Ajax'ın Eski Arka Bahçesi: Germinal Beerschot


Ajax altyapı kelimesini duyduğumuzda aklımıza gelen ilk kulüplerden biri. Ajax sadece oyuncu yetiştirme konusunda değil oyuncu tarama-keşfetme yönünden de ileride olan bir kulüp. Bu sistemi artık kulübün temellerine oturttukları için başarılı olmamaları için de bir sebep yok. 

Ajax genç oyuncularını yetiştirirken bir yandan da pilot takım sistemini kullanıyor. Bu sisteme göre anlaşma imzaladığı takımların yetenekli genç futbolcularını bünyesine katarken oynaması gereken yaşa ulaşmış futbolcularını bu takımlara göndererek hem forma giymesini sağlıyor hem de gönderildiği kulüp gelecek vaadeden futbolcularla çalışmış oluyor. Ülkemizde Galatasaray'ın Beylerbeyi'ni satın alarak yapmak istediği hamle de bu amaçları taşıyordu fakat bazı yaşanan olumsuz durumlar neticesinde bu önemli proje sona erdi.

Biz Ajax'a geri dönelim. Ajax'ın pilot takım anlaşması yaptığı kulüplerden biri de Germinal Beerschot'du. Geçmiş zaman kullanmamın sebebi bu anlaşmanın halen uygulandığına dair bir emarenin olmaması. Biraz geçmişe dönüp Germinal-Ajax ilişkisini incelediğimde ilginç sonuçlarla karşılaştığımı söyleyebilirim. Şimdi bu işbirliğinin verdiği meyveler hakkında bilgiler verelim.

Germinal alt yapısında parlayan Toby Alderweireld, Jan Vertonghen ve Thomas Vermaelen as takımda forma giymeden Ajax'a transfer olur. Şimdi geldikleri nokta ortada. 3 oyuncu da Belçika milli takımının değişmez isimleri haline gelmiş durumda. Ajax da 18 yaşındayken transfer ettiği Aaron Mokoena'yı Germinal'e gönderir 2000 yılında. Burada gösterdiği performansla önce Genk sonrasında Blackburn Rovers formasını giyer Mokoena. Germinal alt yapısında sivrilen Moussa Dembele ise Willem II'ye transfer olur. Dembele'nin de bu yaz Fulham'a imza attığını belirtelim.

Ajax'ın bu hamleleri tüm hızıyla devam edecektir. Darısı bizim takımlarımızın başına diyelim. İlk aşamada olumsuz sonuçlar alınmış olabilir. Fakat korkmadan, sabır göstererek bu sistemi denemeli kulüplerimiz. Futbolu bırakan tecrübeli futbolcularımızın, yetenekli antrenörlerimizin de sürece dahil olmasıyla önemli başarılar elde edebileceğimizi düşünüyorum.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Buonanotte Geri Döndü


Diego Buonanotte. Arjantin'in yetiştirdiği en önemli yetenekleri arasında anılıyordu geçen sezon. Sezon sonu Avrupa kapıları açılacaktı belki kendisine fakat olmadı. Geçirdiği trafik kazası Diego'yu 'ince çizgi'nin diğer tarafına geçirebilirdi. Mucizeyle hurdaya dönen araçtan sağ çıktı. Diego kaldı bu tarafta fakat yanındaki 3 arkadaşı onun kadar şanslı değildi.

Bu kazadan sonra futbol hayatının büyük ihtmalle bittiğini düşünürken yeşil sahalara geri dönen Buonanotte pazar günü de golle tanıştı. Gol sevinci görülmeye değer. Futbolu, golü ne kadar özlediğinin dışa vurumu adeta. Belki yaşlı kıtaya transferi bir kaç sezon gecikecek fakat Diego için artık bu konunun o kadar da önemli olduğunu düşünmüyorum. Buonanotte çok uzun süre uzak kaldığı yeşil sahalara eskisinden daha hırslı bir şekilde dönecektir. Tabii ki kaybettiği arkadaşlarını da hatırlayarak...

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Geleceğin Belçika'sı


Euro 2012 eleme gruplarının kuraları çekildiğinde ilk söylediğimiz şey, Almanya'nın liderlik için en büyük favori olduğu, ikincilik için de Türkiye, Belçika ve Avusturya'nın mücadele edeceğiydi. Yine de ikincilik için en büyük rakibimiz olarak içten içe Belçika'yı görüyoruz. Bunda Belçika ile 2010 Dünya Kupası eleme grubunda yine aynı grupta yer almamız ve iki karşılaşmada da mağlup edememiz önemli bir yer tutuyor şüphesiz. Her ne kadar günümüzde büyük turnuvalarda Belçika'yı göremesek de başarılı bir futbol tarihine sahipler.

1982'den başlayarak 2002 yılına kadar 6 Dünya Kupası'nada katılma başarısı gösteren Belçika 2002'den sonra düşüş dönemine girdi. Bu da onları yeni bir yapılanmaya gitmeye zorladı. Aime Anthuenis, Rene Vandereycken ve Dick Advocaat sırasıyla teknik adamlık görevini üstlense de hiçbiriyle istikrar sağlanamadı. K.V. Kortrijk takımını 14. sıradan alıp normal sezonu Standard Liege'in üzerinde 5. sırada bitirmesini sağlayan Georges Leekens bu başarısıyla federasyonu etkilemiş olacak ki takımın başına onu getirdiler. Şimdi de bu başarısını milli takımda da göstermek için mücadele ediyor.

Leekens'in elinde yeni bir yapılanmaya gidebileceği, genç ve yetenekli futbolcular bulunuyor. Almanya ve Türkiye maçları için açıkladığı kadroda 25 yaşının üzerindeki futbolcu sayısı yanlızca 5. Takım tecrübesiz olabilir fakat bir o kadar da dinamik ve güçlü fiziğe sahipler. Kazakistan karşısında ikinci yarı dökülen milli takımımız salı gecesi karşısında dirençli bir takım bulacak. Kazakistan maçında duran top hastalığımızın iyileşmediğini birkez daha gördük. Belçika'da ise bu hastalığımızı çok iyi değerlendirecek uzun boylu birçok oyuncu mevcut. Lukaku (1.91 m), Fellaini (1.94 m), Van Buyten (1.96 m), Kompany (1.93 m) bunlardan bazıları. Dirençli savunma ve orta saha oyuncuları rakibin her an pozisyon üretebilecek önemli oyuncularına baskı ve gerekirse faul yaparak durdurma yoluna gidiyor. Almanya karşısında en çok faul yaptıkları futbolcunun Mesut Özil olması da bunun kanıtı. Dembele ve Hazard gibi topla hızlı çıkabilen oyuncularıyla kontra atağı çok iyi uygulayabilen, etkili bir takım Belçika.

Bu kadar etkili bir takıma sahip olmalarının en önemli sebeplerinden biri de futbolcu devşirme konusundaki başarılarında saklı. Kadrolarında yer alan Lukaku, Vanden Borre ve Benteke Kongo, Dembele ise Mali kökenli. Bu gibi yetenekli futbolcular kulüplerinde yedek kalmıyor, düzenli olarak forma giyiyor. Örneğin 1990 doğumlu Benteke'yi yedek oturmaması için Mechelen'e gönderdi Standard Liege. Lukaku keza Anderlecht'e sürekli oynuyor. Bu yüzden böyle oyuncuları hem kulüpleri hem de uzun vaadede milli takımları kazanmış oluyor. Belçika liginde yer alan takımlar Avrupa ölçeğinde başarılar elde edemiyor fakat Belçika'da göze batan gençleri toplayan Hollanda takımları- özellikle Ajax- bu oyuncuları iyi bonservis ücretleriyle Premier Lig gibi önemli futbol arenalarına gönderiyor. Belki bir gün alıcı takımlar oyuncuları pişiren Hollanda'ya değil de bu futbolcuların asıl kaynağına yani Belçika'ya yönelir. Belçika'da kalan genç oyuncular ise formasını giydiği takımlarda forma şansı bulabiliyor. Yıldız oyuncu azlığı nedeniyle yetenekli gençlerin pişebileceği bir ortama sahip Jupiler Pro League. Bu yüzden ileride Hollanda aktarmalı değil, doğrudan büyük liglere oyuncu ihracatına başlayabilirler.

Sonuç olarak Belçika bu grupta başarısız olabilir fakat gelişimi dikkatle takip edilmesi gereken futbol ülkelerinden biri. Gelecek yıllarda adından söz ettirecek başarılar yakalayabilirler. Bunun için gereken potansiyele de sahipler. Gereken şey sabır, tecrübe ve takım olgusunu kazanmak. O yüzden şimdiden çok gelecek daha önemli Belçikalılar için...

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

İrlanda'nın Laneti


Kunduracılığı bırakıp futbola merak salmışlar İrlandalı cinler, ve kaybolmasınlar diye bin yıllardır üzerlerine mıhlanmış gözlerin tüm lanetini ocaklarında eritip Fransa'nın hezimeti için kullanıyorlarmış. Gözlerini bir an bile kırpmadan Fransa'ya bakıyorlar bu vakitler. Aslında Fransa'nın hâli cin çarpmıştan daha beter, ama içimdeki İrlandalı mevzuyu o aslan parçalarına bağla diye bas bas bağırıyor. Dünya Kupası'nda yaşanan skandalların ardından Blanc'la yeni bir döneme başlayan Fransa ilk maçında evinde Belarus'a yenildi. Domenech'in yönetiminde oynadıkları maçlarda bir türlü istenen baskılı, etkili oyunu sergileyemeyen Fransa, Belarus karşısında da istenen organize atakları gerçekleştiremedi. Üstelik Belarus'a önemli birkaç pozisyon verdiler. Blanc maç sonundaki açıklamasında yenilgiyi eksik ve cezalı oyuncuların fazlalığına bağladı. Gruptaki bir sonraki maçlarını Bosna Hersek deplasmanında oynayacaklar. Bosna deplasmanında onları çok zor bir maç bekliyor.

Grupta 3 Eylül'de oynanan karşılaşmalarda Romanya evinde Arnavutluk ile 1-1 berabere kaldı. Bosna ise Lüksemburg deplasmanından 3-0'lık galibiyetle döndü. Elemelere iyi başlayan Bosna Hersek Fransa'yı da yenerek grupta ipleri eline almak isteyecek. Susiç, Fransa'yı bir daha bu durumda yakalayamayacağının bilincinde olmalı. Misimovic, Ibricic, Ibisevic, Pjanic ve Dzeko... Kısacası Blanc'ın işi zor. Hamdi Alkan'a bir danışsa? Mevzuyu biraz daha zorlarsam Fransa'dan sonra ben çarpılacakmışım. Öyle duydum...

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Bursaspor'a İsveç Kayası: Gustav Svensson


Transfer dönemini en yararlı geçiren takımlardan biri olan Bursaspor, transferin son gününde de boş durmadı ve İsveç'in IFK Göteborg takımından Gustav Svensson'u kadrosuna kattı. Nunez, Steinert gibi Türkiye'de pek tanınmayan bir oyuncu Svensson. Defansif orta saha pozisyonunda görev yapan Svensson 23 yaşında.

İstatistiklerini incelediğimizde Göteborg'da son 3 sezondur düzenli forma giydiğini görüyoruz. Göteborg'un Avrupa'da adından söz ettiren bir kulüp olamaması nedeniyle Gustav henüz tam anlamıyla parlamış bir isim değil. İsveç milli takımında 2 defa forma giyen Svensson İsveç 21 yaş altı takımında ise 7 maça çıkmış. Göteborg taraftarları bu transfer nedeniyle üzgün. Svensson takımın önemli bir parçası olduğu için ayrılmasına üzülselerde, artık kendisini Şampiyonlar Ligi gibi üst düzey arenada denemek istemesini anlayışla karşılıyorlar. Üzüldükleri diğer bir konu ise takımın en önemli ve gelecek vaadeden futbolcusunu İngiltere, İspanya gibi büyük liglere değil Türkiye'ye satabiliyor olmaları. Bu nedenle lig kalibrelerini sorguluyorlar hatta.

Şimdi de Svensson'un Bursaspor'a yapacağı katkılar hakkında birkaç kelam edelim. Bursaspor'un ön libero mevkisinde Kirita, Ozan Has, Hüseyin Çimsir ve son olarak Svensson'la birlikte 4 oyuncu mevcut. Bu rotasyonun sonucunda çok mecbur kalınmadıkça Kirita tribünde oturan isim olacaktır. Ertuğrul Sağlam'ın Svensson transferini ön liberoda görev verdiği Hüseyin'in yerini daha kaliteli bir isimle doldurma amacıyla gerçekleştirdiğini düşünüyorum. Hüseyin iyi mücadele ediyor olabilir fakat artık mücadeleden fazlasına ihtiyacı var Bursaspor'un. Sadece geri ve yan paslar değil, gerektiğinde ileriye, kanatlara atılacak süpriz paslara da ihtiyacı var. Tabi ki Svensson'un bu beklentileri karşılayıp karşılayamayacağını ileride göreceğiz. Ayrıca İsveç liginde 21. hafta geride kaldığı için Svensson hazır olarak gelecek Bursaspor'a. Bu sayede maç eksiği, antrenman ihtiyacı gibi problemler yaşamayacaktır. İlerleyen haftalarda yorgunluk problemi ortaya çıkarsa daha önce saydığımız rotasyon devreye girebilir. Milli maç ve ara transfer dönemi gibi lige verilen aralar da iyi gelecektir Svensson'a.

Gustav Svensson 2009 Avrupa 21 Yaş Altı Futbol Şampiyonası'nda scoutların radarına girmeyi başardı. 26 Haziran 2009 tarihinde de Manchester United resmi sitesinde kendisiyle ilgili bir scout raporu yayınlandı. Şimdi bu raporu verip yazıyı sonlandıralım.

İncelendiği Maç: İsveç 3-1 Sırbistan

İtalya ve Belarus karşısında gösterdiği muhteşem performansın bir benzerini de Sırbistan karşısında gösterdi. İsveç defansını derleyip toplayan isim olan Svennson, aynı zamanda 5-1 kazanılan Belarus maçında takımı adına 4. golü attı.

Kuvvet yönleri: Ne yaptığını bilen, oldukça çalışkan, hızlı ve oldukça etkili şutlar atabilen bir futbolcu. Aynı zamanda stoper olarak da oynayabiliyor.

Zayıf yönleri: Büyük maç tecrübesizliği.

Uygunluk: Hargreaves'in sakatlığı sürerken Fletcher onun pozisyonda yalnız. Carrick de orada oynayabilir fakat onun ileride oynaması daha iyi olacaktır. Svensson Hargreaves ve Fletcher için oldukça iyi bir alternatif olabilir.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Misimovic ve Insua Sonrası Galatasaray


Transferin bitmesine 2 gün kala yaptı yapacağını Galatasaray. Misimovic için pazarlıkların yapıldığı bilinse de Insua beklenmeyen bir isimdi. Hakan Balta'nın düşük performansı, Çağlar'ın sakatlığıyla iyice sorun haline gelen sol bek mevkisi için önemli bir transfer Insua. Opsiyonuyla gelmesi de sevindirici. Eğer burada dikiş tutturabilirse çok kaliteli, genç bir oyuncu kazanacak Galatasaray.

Insua transferi bence en çok Hakan Balta'yı sevindirmiştir. Hakan'ın bek yerine stoperde daha sağlam iş çıkartacağını düşünenlerdenim. Rijkaard'ın sol bekte Serkan Kurtuluş, Uğur gibi denemeler yapmaya gerek duymayacak olması sevindirici diğer bir nokta. Sabri ve Insua ile ofansif iki beke sahip artık Galatasaray. Bunun takım savunmasına yapacağı etkiyi bir sonraki bölümde ele alacağız. Insua'nın gelişiyle Rijkaard'ın stoper bölgesinde tercih alanı da genişlemiş oldu. Gökhan Zan, Servet, Neill, Ali Turan ve Hakan Balta. Bu beş oyuncudan Neill-Hakan Balta ikilisini tercih edeceğini düşünüyorum Rijkaard'ın. Bunu da geçen sezonun son bölümünde Servet'i kulübeye çekip Neill-Hakan ikilisini kullanmasından anlıyoruz. Rijkaard'ın Hakan Balta'dan sonraki alternatifi de Gökhan Zan olacaktır.

Misimovic'e gelirsek onun hakkında kaliteli, teknik ve son vuruş yeteneğine sahip bir 10 numara tanımlamasını yapabiliriz. Önünde oynadığı forvetleri müthiş paslarıyla besleyebilen Misimovic, bu özelliği sayesinde Bundesliga'da birçok gol kralı çıkardı. Önce Gekas, ardından Dzeko-Grafite ikilisinin gol istatistiklerine katkı yaptı. Sadece asıl patlama yaptığı takım olan Wolfsburg'da 65 maçta 17 gol ve 37 asist(veri: transfermarkt) gibi müthiş bir istatistikle oynadı. Misimovic'in kariyerini etkileyecek sakatlık sorunu da yaşamadığını da belirtelim bu arada. Kewell'dan sonra oyun zekası bu kadar iyi olan Misimovic'in de Galatasaray'ın hücum etkinliğini arttırabilecek çok önemli bir silah olacağı şüphesiz. Misimovic'in kalitesinin yanında olumsuz sayılabilecek özelliği ise sahada koşmaması. Takım savunmasının bundan etkilenmemesi için Rijkaard'ın tercihleri neler olacak önemli bir konu. Fakat yüksek pas yüzdesi, topu kullanma becerisiyle topun daha fazla Galatasaray'da kalmasını sağlaması takım savunmasına katkısından daha önemli. Bu sayede orta sahanın yükünü azaltacak, basitçe kaptırılan topların ardından kapasitelerini zorlayan Galatasaray defansif orta saha elemanları daha sık dinlenme fırsatı bulacaktır. Hücumdaki etkisinin yanında, dolaylı da olsa bu şekilde defansif bir katkı yapacaktır Misimovic.

Neill, Insua ve Baros'un ilk 11'de yer alacağını düşünürsek geride kalan 3 kontenjan için Cana, Elano, Kewell, Pino arasından Rijkaard'ın seçim yapması gerekecek. İlk bölümde de bahsettik. Sabri ve Insua gibi iki hücumcu bekin de sahada olması orta sahada yapılacak tercihleri daha da önemli hale getiriyor. Bu yüzden Rijkaard savunma direncinin kırılmaması için Cana'yı tercih edecektir. Zorlu lig karşılaşmalarında Cana'nın yanına iyi koşabilen Barış ve içeride oynanacak nispeten zayıf Anadolu takımlarına karşı Barış'a göre topu daha iyi kullanabilen Ayhan tercihi yapılabilir. Bu durumda sağ ön bölgede Pino, Kewell ve Elano rotasyonu sağlanmış olacaktır. Bu rotasyon sayesinde Kewell sezon içerisinde daha sağlıklı kullanılabilir. Transfer dönemi bitmeden Baros'a partner gelmesse Kewell bu bölgeye de aday bir oyuncu olarak kalmaya devam edecektir.

Misimovic ve Insua transferleri sonrasında Galatasaray için daha umutlu konuşabiliriz fakat bu herşeyin bir anda olumlu yönde değişeceği manasına gelmiyor. Lincoln'ün transferi sırasındaki atmosfer ve sonrasında yaşananları hatırlamakda yarar var. Bu oyun FM'deki gibi 'Insua, Misimovic de geldi tamamdır!' gibi basit değil, daha fazla ayrıntıyı içinde barındırıyor. Umarım bu iki oyuncu herşeyleriyle takıma adapte olur ve kalitelerini sahaya başarıyla yansıtır.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Genoa 2010-2011

Serie A'nın ilk haftası bugün sona erecek. Milan'ın Ibrahimovic transferi, gözlerin bir kez daha İtalya'ya çevrilmesini sağladı. Fakat benim asıl dikkat çekmek istediğim Genoa'nın transfer hamleleri. Geçen sezon 9. bitirdikleri Serie A'da bu sezon daha da yukarı çıkmak için kadrolarında önemli değişiklikler yaptılar.

Genoa taraftarlarının bu sezon umutlu olması için çok sebebi var. Önce gelen ve giden oyunculara bakalım:
Gelenler:
Eduardo-Braga, 4.5 milyon euro
Rafinha-Schalke, 9 milyon euro
Zuculini,Hoffenheim, 700 bin euro
Kevin Prince Boateng-Portsmouth, 6.5 milyon euro
Chico-Almeira, 5 milyon euro
Diego Angelo-Naval, 1.5 milyon euro
Miguel Veloso-Sporting Lizbon, 14 milyon euro
Toplam: 41 milyon euro

Gidenler:
Forestieri-Udinese
Salvatore Bocchetti-Rubin, 9.5 milyon euro
Sergio Floccari-Lazio, 8.5 milyon euro
Sokratis Papastathopoulos-Milan, 7 milyon euro
Alberto Zapater-Sporting Lizbon, 7 milyon euro
Toplam: 32 milyon euro

Amelia'yı Milan'a kiralık gönderen Genoa, Braga'dan Eduardo'yu transfer etti. Savunmanın 2 önemli oyuncusu Bocchetti ve Papastathopoulos'un takımdan ayrılması dengeleri bozacak gibi görünse de takımda hala Criscito, Danielli, Moretti ve geçen sezon Bari'de 34 maçta oynayan genç Ranocchia gibi kaliteli isimler mevcut. Sağ bek pozisyonunda bu sene sıkıntı yaşamayacaktır Genoa. Rafinha'yı Schalke'den de tanıyoruz. Savunmanın yanısıra hücuma da önemli katkı sağlayabilen bir oyuncu. Chico ise Almeira'nın La Liga'yı 13. bitirdiği sezon 27 lig maçında forma giymiş. Rafinha'nın yokluğunda iş yapacaktır.

Genoa en önemli transferlerini ise orta saha bölgesine yaptı. Veloso'nun Serie A'da çok iyi işler yapacağını ve çok geçmeden büyüklerin peşine takılacağını öngörmemiz yanlış olmaz heralde. Geçen sezon Hoffenheim'da forma giyen Arjantinli oyuncu Zuculini ise gelecek vaadeden oyuncular arasında gösteriliyor. Genoa'da kendisinden beklelen patlamayı gerçekleştirirse takımına önemli katkılar sağlayacaktır Zuculini. Sporting Lizbon'a gönderilen Zapater Genoa için kilit oyuncuydu. Bu bölgeye Veloso yerine daha orta kalitede bir transfer yapılsaydı Genoa'nın Zapater'i arayacağını söyleyebilirdik belki. Fakat Veloso ve Zuculi'ni ile derinleşen orta saha kadrosu Zapater'i aratmayacaktır.

Forvette ise önemli oyuncularından Floccari'yi Lazio'ya yaşına göre çok iyi bir bedelle sattı Genoa. Bu bölgede takımdan ayrılan bir başka oyuncu ise Forestieri. Udinese'ye transfer olan Forestieri ile ilgili umutluydum fakat geçen sezon kiralık gittiği Malaga'da oynadığı 20 maçta 1 gol atmış. Anlaşılan bu performansı teknik adam Gasperini'yi tatmin etmemiş. Giden bu iki oyuncunun yerini doldurmak için Bayern'den Luca Toni'ye bonservis bedeli ödemeden kadrolarına kattı Genoa. Geçen sezon Roma'da 15 maçta 5 gol atma performansı gösteren Toni bu sezonda iş yapacak mı göreceğiz. Toni'nin dışında Sculli, Palladino ve Rodrigo Palacio gibi önemli oyuncular da takımın gol yükünü çekecek kapasiteye sahipler. Geçen sezon Serie A'da 57 gol atan Genoa bu sezon bu 4 oyuncusu ile daha fazlasını atmayı başaracak gibi.

Genoa bu sezon can yakacak takımlar arasında yer alacaktır. Ligde Avrupa kupalarına katılmak için büyük bir mücadele vereceklerdir. Tahminim ilk 7 arasında sezonu bitirir Genoa. Bu arada Serie A'nın yayın hakkını alan bir kanal henüz yok ülkemizde. İlerleyen günlerde bir kanalın yayın hakkını almasını umalım. Bu sezon Serie A'da daha zevkli mücadeleler izleyebiliriz.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Anthony Annan Üzerine


Galatasaray 1 Eylül'e az bir zaman kala transfer sezonu boyunca uzayan listesine yeni bir isim daha ekledi: Anthony Annan... Önce kısa bir bilgi verelim Annan hakkında. 23 yaşındaki Ganalı futbolcu Rosenborg'da forma giyiyor. Norveç coğrafi olarak da transfer piyasası bakımından da bize uzak bir ülke. Galtasaray'ın Annan hamlesi bu noktada biraz ilginç. Galatasaray'ın Annan'la ilgilenmesini Karpaty karşısında kaybedilen turun da etkisi olduğunu söyleyelim. Rosenborg foması altında Şampiyonlar Ligi elemelerinde oynadığı için Galatasaray turu geçse bile Annan'ı Avrupa Ligi'nde oynatamayacaktı ve bu yüzden transfer gündemimize girmesi de doğal olarak beklenemezdi. Rosenborg'un Kopenhag'a elenmesiyle takımın önemli oyuncularından Lustig ve Demidov'la birlikte Annan'da kulüpten ayrılmak istedi.

Annan'ın hikayesi Gana yöresel liginde başlıyor çoğu Ganalı futbolcu gibi. 19 yaşına dek Gana'da forma giyen Annan sonrasında Gana'nın en meşhur takımı Hearts of Oak'a transfer olur. Burada oynarken Norveç ekibi Start'ın dikkatini çekiyor. Start Annan'ı transfermarkt'a göre bedavaya transfer ediyor. Başlarda takımın ilk 11ine girmeyi başarsa da sakatlanmasının ardından Stabaek'e kiralık veriliyor. Stabaek'de gösterdiği performansla Everton, Blackburn ve Arsenal'in gözetimi altına giriyor. Bu üç Premier Lig takımı Annan'ı transfer etmek için uğraşsa da transfer gerçekleşmiyor. Son olarak çok değil 16 Ağustos'ta da Annan'la Manchester United'ın ilgilendiği haberleri çıkıyor ada basınında. Ferguson Annan'ın oyun stilini Makalele'ye benzettiğini söylüyor. Annan'ın değeri 8 milyon avro olarak belirlenmesi bu transferin gerçekleşmeme nedeni gibi duruyor. Galatasaray'ın transfer etmesi halinde Rosenborg'a ödeyeceği bedeli bu yönüyle merak ediyorum.

Ülkemizde adı pek duyulmadı Annan'ın. Milli takıma Essien'in sakatlanmasıyla çağırılmaya başlayan Annan burada da düzenli forma giymeye başladı. Güney Afrika'da Gana'nın oynadığı 5 maçta da 90 dakika oynamış. Zaten genel olarak kariyerine göz attığımızda devamlılığı olan bir futbolcu olduğunu rahatlıkla söyleyebliriz. Performans dataları genelde 90 dakika oynadığını söylüyor bizlere. Norveç liginde 21 hafta geride kaldı ve Annan bu 21 maçın tamamında 90 dakika oynadı. Sakatlıklarla arası bir türlü düzelmeyen Galatasaray için bu konunun ne kadar önemli olduğunu anlatmaya gerek yok heralde. Mevkisi itibariyle kart görme potansiyeli de fazla fakat kariyeri boyunca oynadığı 106 maçta 18 sarı kart 1 kırımız kart görmesi de önemli bir veri olsa gerek. 

Futbolda artık en önemli mevki şüphesiz orta saha. Hani hep duyarız defans ve hücum arasında köpü görevi tanımlamasını. İşte zorunluluktan oynayan Ayhan-Barış-Sarp orta sahası da bu görevi yerine getirmediği için oldukça kötü durumdayız. Annan ise genç yaşı ve kuvvetli fiziğinin yanında sert şut atma özelliğine ve Mustafa Sarp'ta olmayan tekniğe sahip bir oyuncu.  Bu yüzden Galatasaray'ın orta sahada yaşadığı sıkıntıyı giderme adına önemli bir transfer fakat tek başına yeterli olmayacaktır elbette. Zaten yanına Ibrıcıc veya Misimovic transferi de gündemde. Bu transferlerin yanında Elano'da satılmassa Galatasaray orta sahasının performansı da sınıf atlayacaktır. Pino'nun sağlıklı bir şekilde takıma katıldığını ve Baros'un da form tutacağını düşünürsek umutsuz olmaya gerek olmadığını söylebiliriz. Herşey bir yana bu genç Ganalının başarılı olmasını ve özellikle Anadolu takımlarımızın Afrika pazarına yeniden hakkıya yönelmesini umut ediyorum.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Hercules: 0 Athletic Bilbao: 1

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Sezon Başlıyor

La Liga sonunda başlıyor. Athletic ligin açılış maçında geçen sezon İspanya 2. Ligini 2. sırada bitirerek La Liga'ya yükselen Hercules ile oynayacak. Hercules Dortmund'dan tanıdığımız Nelson Valdez, Dinamo Bükreş'ten Pulhac, Udinese'den Abel Aguilar, eski Galatasaraylı Sarr ve Getafe'den David Cortes gibi oyuncuları kadrosuna katmış transfer döneminde. La Liga'ya olan özlem nedeniyle taraftar maça daha da asılacaktır tribünde. Bu da iç saha avantajını artırıyor Hercules adına.

Athletic tarafına gelirsek bu sezon kadroda efsane Etxeberria olmayacak. Yeste de Birleşik Arap Emirlikleri'ne yol aldı sezon sonunda. Bunlar önemli kayıplar olarak görülse de Caparros'un elinde Iraola, San Jose, Susaeta, Javi Martinez, Muniain, Llorente gibi yetenekli oyuncular var. Hercules deplasmanından 3 puanla dönerek lige iyi başlayacaktır Athletic.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Hiddink'in Milli Takımı


Önce kadroyu yazalım:

Kaleciler: Hakan Arıkan, Onur Kıvrak, Sinan Bolat
Savunma: Gökhan Gönül, Sabri Sarıoğlu, Ömer Erdoğan, Servet Çetin, İbrahim Toraman, Gökhan Zan, Hakan Balta, İsmail Köybaşı
Orta saha: Hamit Altıntop, Kazım Kazım, Mehmet Aurelio, Selçuk İnan, Selçuk Şahin, Emre Belözoğlu, Nuri şahin, Arda Turan, Özer Hurmacı
Forvet: Tuncay Şanlı, Semih Şentürk, Sercan Yıldırım, Nihat Kahveci, Halil Altıntop

Hakan Balta'nın mevcut performansı ortadayken ve Gökhan Zan'ın maç yapmadan milli takıma çağırılmasını garipsedim. Necip veya Ceyhun Gülselam Selçuk Şahin'in yerine kadroda olmalıydı. Ömer Erdoğan, Sinan Bolat ve Nuri Şahin tercihleri ise beni sevindiren unsurlar oldu. Eylül ayı geldi çattı, iyi başlamamız gerek eleme grubuna. Umarız Galatasaray ve Fenerbahçe'nin kötü performansı milli takıma yansımaz.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

TSL 1. Hafta

Süper Lig'in ilk haftasında oynanacak maçların programını merakla beklerken bugün TFF'den açıklama geldi. İlginç bir program olmuş maçların oynanacağı saatler açısından bakarsak.Sıcaklıkların düşmesiyle bu durum da değişecektir ve Anadolu takımları gündüz maçları oynamaya devam edecektir. Bu sezon elimden geldiğince Anadolu takımlarını da takip etmeye çalışacağım. İşte ilk hafta programı.

14 Ağustos Cumartesi:
20.00 Gaziantepspor-Kasımpaşa (Kamil Ocak)
20.00 Sivasspor-Galatasaray (Sivas 4 Eylül)
22.00 Eskişehirspor-Gençlerbirliği (Eskişehir Atatürk)
22.00 Bucaspor-Beşiktaş (Stadı daha sonra açıklanacak)

15 Ağustos Pazar:
19.30 Ankaragücü-Trabzonspor (Ankara 19 Mayıs-Seyircisiz)
21.00 Kardemir Karabükspor-Manisaspor (Necmettin Şeyhoğlu)
21.45 Fenerbahçe-Madical Park Antalyaspor (FB Şükrü Saracoğlu-Seyircisiz)

16 Ağustos Pazartesi:
21.00 İstanbul Büyükşehir Belediyespor-Kayserispor (Atatürk Olimpiyat)
21.00 Bursaspor-Konyaspor (Bursa Atatürk)

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

İyi ki Ofk Belgrad'la Eşleştik

Galatasaray Belgrad deplasmanından 1-5'lik güzel bir skorla dönerken burada konuşulan sahada oynanan futbol değil aslında. Efsane Prekazi'nin yorumlarını dinledik maç boyunca büyük bir zevkle. Bazen geçmişe döndü, o ünlü Monaco maçına götürdü bizleri, bazen takımadaki futbolculara dersler verdi. Kısaca sanki Prekazi ile yapılmış bir sohbet havasında geçti maç. Bu eşleşme sadece Prekazi'yle değil başka bir efsane ile de özlem gidermemizi sağladı.

Zoran Simovic... Tanıtmaya gerek yok zira kendisini hiç izleyemeyenler bile bilir Galatasaray'ın o meşhur 14 senelik şampiyonluk hasretini sona erdirdiği Eskişehirspor ve unutulmaz Monaco maçında kalesini koruyan isim olduğunu. Galatasaray'ın kaldığı oteli ziyeret eden Simovic'le GS TV de güzel bir röportaj gerçekleştirmiş. Anlattıklarından Galatasaray'a özlemini bir kez daha anlıyorsunuz. Röportajın satır başları ise şunlar.

"Evimde uydu var. Ve 170 tane Türk programı izliyorum. Yeterli olur sanırım. Her Pazar akşamı en az dört saat Türkiye’deki spor programlarını takip ediyorum.

"O günü asla unutamam. 14 senedir şampiyon olamıyorduk. Ali Sami Yen’de Eskişehirspor’u 2-1 yendik. Ve şampiyon olduk. Derbiler zaten unutulmaz. Özellikle Galatasaray – Fenerbahçe maçları. Bilmiyorum, dünyada böyle bir rekabet belki Real Madrid ve Barcelona arasında vardır belki"

Bizim zamanımızda takım arkadaşlarım arkalarına bakar, 'Tamam, nasıl olsa Simo var' derlerdi. Güvenirlerdi bana. Bu büyük bir sorumluluktu. Ama Galatasaray’da oynamak kolay değil tabii. Her zaman iyi olmalısınız"

Düne tekrar dönüyorum da hakikaten iyi ki Ofk ile eşleşmişiz...

Röportajın tamamı için şuraya tıklayabilirsiniz.

Resim de yine galatasaray.org'dan alınmıştır.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

OFK Belgrad-Galatasaray # Maç Önü

Maçın başlamasına giderek az bir zaman kala heyecan katsayısı da bir o kadar artıyor bünyede. İlk maçtan alınan dezavantajlı skorun etkisiyle bir tedirginlik var ki bir türlü geçmedi bu duygu. Günlerdir kendime bulunduğum telkinlerin, okuduğum umut dolu yazıların etkisi pek fazla olmadı. Deplasmanda 0-0, 1-1 bile yetmeyecek Galatasaray'a. Bu akşam Ufuk, Kewell, Cana ve Pino'nun ilk 11'de sahaya çıkacaktır, en azından çıkmasını umut ediyorum.

Ağustos'ta Avrupa'ya veda eden bir Galatasaray düşünemiyorum açıkcası. Eğer bu gece böyle bir sonla biterse -aklıma bile getiremiyorum-, bunun maddi ve manevi etkilerini uzun süre yaşarız maalesef. Kazasız belasız bitsin şu maç ve tur atlayan takım da Galatasaray olsun. Futbolculardan isteğimizi de yazının sonunda söyleyelim: Hepiniz Metin gibi oynayın!

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Athletic 2010-2011

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Blog

Aşırı yoğun geçen okul dönemi ardından yine aşırı geçen bir yaz rehaveti ve ihmal edilmiş bir blog... Yeter artık diyor ve bloga geri dönüyorum. Kendi başıma da değil üstelik. Sevdiğim bir dostum  olan Anıl da bloga yazar olarak katılmış bulunuyor. Hoşgeldin Anıl diyelim buradan ona da.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Galatasaray: 1 Atletico: 2

Kendimi tura o kadar hazırlamışım ki ancak gelebiliyorum kendime. Spor haberlerine bile bakamıyorum hala. Evet özellikle ikinci yarı oynadığımız futbolla haketmiyoruz turu ancak hakemin veremediği penaltı ardından gelen anlamsız kırmızı kart ve veda edilen kupa... Bir an boşta olsam aklıma verilmeyen penaltı pozisyonu geliyor. Ne kadar sövsek,saysak anlamsız. Hakem çalsa düdüğü belki turu alacak, Caner'in kırmızı kartı olmayacaktı. Fakat futbol belkilerle oynanmıyor.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Euro 2012 Fikstürümüz

Öncelikle belirtelim çok iyi bir fikstüre sahip oldu milli takımımız. Fisktürün uzlaşmayla belirlenmesi de önemli. Genelde yapılan pazarlıklar sonuçsuz kalır ve kura yoluna giderdi ülkeler. Bu kez öyle olmadı.

İlk maçta Kazakistan deplasmanına gidiyor milli takım. Kazakistan'da iklimin sertleştiği aylarda oynamayacak olmamız avantajımıza oldu. İkinci maçta da Belçika'yı evimizde geçebilirsek çok iyi bir başlangıç yapmış olacağız. Belçika, Avusturya ve Almanya ile oynayacağımız maçların çok iyi dağıldığını görüyoruz fikstüre baktığımızda. Bu 3 takımla ard arda oynayacağımız maç bulunmuyor.  Almanya ile ilk maçımız Ekim ayında oynanacak. Milli takım yetkilileri bu seçimi yaparken biraz istatistiği biraz da Dünya Kupası'nı göz önüne almışlar. Ekim ayında oldukça iyi performans göstermişiz Almanya'ya karşı. Dünya Kupası'ndan yorgun dönen ve motivasyonu yeterli düzeyde olmayan bir Alman milli takımı yakalarsak iyi iş çıkarabiliriz deplasmanda. Bu kadar değerlendirmeden sonra fikstürümüzü de verelim.

03.09.2010 Kazakistan - Türkiye
07.09.2010 Türkiye - Belçika
08.10.2010 Almanya - Türkiye
12.10.2010 Azerbaycan - Türkiye
29.03.2011 Türkiye - Avusturya
03.06.2011 Belçika - Türkiye
02.09.2011 Türkiye - Kazakistan
06.09.2011 Avusturya - Türkiye
07.10.2011 Türkiye - Almanya
11.10.2011 Türkiye - Azerbaycan

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Athletic: 4 Tenerife: 1

Geçen haftasonu alınan kırmızı soslu Villarreal mağlubiyeti ve perşembe gecesi Anderlecht'e karşı alınan 1-1'lik beraberlik takımın üzerinde olumsuz bir hava oluşturdu. Tam da böyle bir ortamda bu kadar rahat ve güzel bir galibiyet gerekiyordu. Gelen bu 3 puanın yanına, lig sıralamasında Athletic'in bir basamak üzerindeki Mallorca'nın yenilgisi de eklenmesi işin bonusu oldu aynı zamanda.

Maç kadrosuna baktığımda Caparros'da mutlak 3 puan hedefiyle çıkmış maça. Toquero-Llorente ikilisine ilk 11'de görev vermesinden anlayabiliyoruz bunu. İlk yarıda henüz 14. dakikada Toquero'yu ceza sahasında düşüren Culebras kırmızı kartla oyun dışında kalınca maç erken koptu Athletic adına. 22. dakikada da  Toquero'nun golü Athletic'in iyice rahatlamasını sağladı. İkinci yarıya da etkili başladı Bilbao ve İraola ile farkı 3'e çıkardı 53. dakikada. Tenerife 60. dakika da Alfaro ile 3-1'e getirdi skoru fakat Gabilondo'nun 63. dakikada gelen güzel golüyle maç 4-1 sona erdi.

Bu skor Anderlecht maçı öncesi moral olarak takıma yansıyacaktır elbet fakat tur için gol bulmak gerekiyor Belçika'da. Anderlecht taraftarı Fenerbahçe eşleşmesi ve son San Mames olaylarından da tanıdığımız gibi sorun çıkaran boğucu atmosfer oluşturmaya çalışan profile sahip. Yine de Bilbao'nun deplasmanda gereken golleri bulup tur atlayacağına inanıyorum.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Beşiktaş: 1 Galatasaray: 1

Maçtan önceki atmosfer Galatasaray'ın avantajlı döndüğü Atletico deplasmanından sonra Beşiktaş karşısında kaybedebileceği ve Beşiktaş'ın liderlik iddasını sürdürmesi için karşılaşmadan galibiyetle ayrılması gerektiği şeklindeydi. Bu Galatasaray adına rahatlık verse de Beşiktaş açısından tam tersi bir durum söz konusuydu.

Atletico deplasmanında defans kurgusunu geride kuran Rijkaard, Beşiktaş deplasmanına da temkinli bir 11 çıkardı. Defans hattında yapılan değişiklik bana göre oldukça olumluydu. Servet'in yerine kadroya dahil olan Emre Güngör çok iyi bir performans gösterdi bu karşılaşmada. Eğer düzenli forma şansı bulursa defansa önemli katkılar yapacağını düşünüyorum. Neill ise bu gece sadece defansif görevlerini yapmadı. Bazen Hakan Balta'nın önünde rakibi karşıladı bazen de defansın bocaladığı anlarda topu ileriye taşıdı. Defans hattında sallanan tek isim Uğur'du. Özellikle ilk yarıda Beşiktaş ataklarının çoğu Uğur'un kanadından geldi. Nobre'nin direkten dönen kafası ve Hakan Balta'nın boş kaleye gidecek topu can siperane kornere yollaması Beşiktaş'ın skor avantajını eline geçirmesini engelledi. Galatasaray'ın İnönü'den puanla dönmesi için de ilk golü kendisinin bulması gerekiyordu. Takım savunmasını iyi yapan Beşiktaş eğer öne geçerse risk almayacak ve skoru korumaya yönelik oyun anlaşına bürünecekti.

Galatasaray'ın hücum gücünün en önemli ismi Arda bu durumun oluşmasını engelledi ve çabasıyla Sivok'a yaptığı pres sonucu kazandığı topu güzel bir vuruşla Beşiktaş ağlarına gönderdi. Sakatlanmasa belki maç daha farklı olabilirdi. Elano'dan da bahsetmeden geçmez olmaz elbette. Her maç üzerine koyarak ilerliyor Elano. Takımın önemli bir parçası haline gelmiş durumda. Maçta takıma yaptığı katkı da çok olumluydu. Defansa yardımı ve ileriye dönük oyunuyla oldukça iyiydi Elano. Kasığındaki zorlanma nedeniyle oyundan alınmış zannedersem. Umarım sakatlığı önemli değildir ve Atletico karşısında sahada görebiliriz onu.

Mustafa Sarp'ın oyuna dahil olmasının ardından gelen Beşiktaş golü Galatasaray'ın son dakikaları zor geçirmesine neden oldu. Topu ayağında tutup etkili paslarla takımı ileri çıkartabilecek oyuncuları oyundan çıkmıştı Galatasaray'ın. Takım sıkışınca topu Jo'ya şişirse de Beşiktaş defansının arasında tek başına kaldığı için pek başarılı olamadı oda. Keita'nın bu anlarda sahneye çıkmasını bekledim yanlız İbrahim Üzülmez'in yaptığı etkili savunma Keita'nın maç boyunca Beşiktaş savunmasını dağıtacak hamlelerine engel oldu. Yaşına rağmen güçlü fiziğe sahip Keita ile çok iyi mücadele etti Üzülmez.

Elano'nun müthiş ortasına Barış'ın etkili kafa vuraması, Nobre'nin önce direkten dönen topu, hemen ardından topu boş kaleye vurmasına Galatasaray defansının izin vermemesi ve Giovani'nin Jo'nun koşu yoluna atamadığı pas maçın kader anlarını oluşturdu diyebiliriz. Hakemler de maçın skoruna etki edecek hatalar yaptı. Keita'nın kırmızı kart görebileceği pozisyon, Mehmet Topal'ın düşürülmesine verilmeyen penaltı ve Barış'ın elle kontrolü nedeniyle verilmeyen ikinci sarı kartı olarak sıralayabiliriz bu kararları.

Gelecek 3 puan Galatasaray'ın haftayı büyük bir kazançla bitirmesini sağlayabilirdi. Yine de alınan bu 1 puan da rakibiyle arasındaki mesafenin kapanmasını engelledi.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Athletic Bilbao: 1 Anderlecht: 1


Maçı izleyemedim saat çakışması nedeniyle. Özeti izlediğim kadarıyla ilk yarı Anderlecht'in bariz üstünlüğü var. Maçın adamı Lukaku oldukça zorlamış Athletic defansını. Alınan skor Athletic'in işini oldukça zorlaştıracak rövanş maçında. Aslında bu karşılaşma futboldan daha çok çıkan olaylarla gündeme oturdu. Anderlecht taraftarları maç sonunda sahaya inip kargaşa yaratmışlar. Athletic tribünleri de boş durmamış tabi ki. Üst tribünden Anderlecht taraftarının üzerine doğru tuvalet ihtiyacını giderenler bile var. Fotoğrafta biri görünüyor zaten.
  

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Atletico: 1 Galatasaray: 1

Yazıyı bazı nedenlerden dolayı ancak bugün yazabildim. Derbi günü de olsa bu maçla ilgili bişey karalamadan geçmek istemiyorum.

Galatasaray iyi bir skorla döndü İstanbul'a öncelike bunu vurgulayalım. Maçta ise aslında tamda Galatasaray'ın istediği bir oyun vardı. Atletico taraftarı kendilerinden beklediğim performansın oldukça altındaydı. Bir grup taraftar dışında tabi. Bunda Barcelona maçınının da etkisi büyük elbette. Atletico'da ise Agüero ve Forlan ikilisi beklenen performansı sergileyemedi. Bu Galatasaray defansının etkili savunmasının en önemli getirilerinden biriydi. Burada Neill'e ayrı bir parantez açmak gerek. Neill vücudunu oldukça iyi kullanıyor ve defansif yetenekleriyle güven veriyor. Ara transfer döneminde gelen oyunculardan en iyi performansı veren o oldu şüphesiz. Caner'in yaptığı büyük hatalar olmasa daha avantajlı bir skorla bile dönebilirdik Calderon'dan. İlk yarı Keita'nın düşük performansı beni endişelendirmişti. Zaten kısıtlı olan hücum gücümüz Keita'nın yokluğuyla daha da daralacaktı. Caner'in yerine oyuna dahil olan Giovanni ise pek bir varlık gösteremedi bu maçta da. Giovanni bonservisi ile alınsaydı daha fazla endişeli olurdum fakat şu durumda kalmak Giovanni'nin elinde. Rijkaard ve yöneticileri ikna etmek istiyorsa gereken patlamayı kalan maçlarda gerçekleştirmesi gerekiyor.

İkinci yarı ise Keita'nın etkili oyunuyla daha iyi bir oyun ortaya koyduğumuzu söyleyebilirim rahatlıkla. Agüero kıpırdayıp birkaç kez kalemize gelse de vuruşları Franco'da kaldı. Kalede performasıyla büyük çıkış yapan ve Asenjo'yu kesen De Gea'nın performansı yine çok iyiydi. Onun sakatlanıp oyundan çıkması büyük bir avantajdı Galatasaray adına ve bu avantajı da  çok geçmeden kullandık. Eğer maç 1-0 bitseydi Ali Sami Yen'de risk almak zorunda kalacak ve kontra ataklardan Atletico'nun gol bulma şansı da artacaktı. Yine de tura garanti gözüyle bakmamak gerek. Rövanşta da Atletico'nun gol bulacağını düşünüyorum. Her şeye rağmen Galatasaray'ın bu turu geçeceğini düşünüyorum. İleriki turda Baros, Sabri ve Kewell'ın da dönmesiyle şansımız daha yüksek olacaktır.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Şampiyonlar Ligi 2. Tur

Lyon: 1 Real Madrid: 0





Milan: 2 Manchester United: 3





Porto: 2 Arsenal: 1





Bayern: 2 Fiorentina: 1




Saı günü oynanan karşılaşmalarda Lyon Real karşısında haklı bir galibiyet aldı. Real'de Xabi ve Marcelo'nun cezalı duruma düşmesi rövanşta sıkıntı çekmelerine neden olacaktır. Milan ise ilk yarı kaçırdığı gollerin kurbanı oldu. Manchester United bulduğu pozisyonları gol yapınca bir nevi turu alıp döndü İngiltere'ye.

Çarşamba günü ise maçlara hakemler damgasını vurdu. Porto-Arsenal maçında ise buna Fabianski'de eklendi. Önce gelen ortayı içeri aldı ardından Porto'ya bir geri pas kazandırdı. Porto'lular uyanık davranıp Hansson'dan topu hemen aldı ve atışı kullandı. Hansson'da golü verince Wenger çıldırdı adeta. Arsenal eksiklerine ve yaptığı inanılmaz hatalara rağmen rövanş için fena olmayan bir skorla döndü Londra'ya. Sol Campbell'ın da Notts'dan gelip Şampiyonlar Ligi'nde gol atması oldukça ilginç oldu.

Bayern-Fiorentina maçı ise tamamen Ovrebo'nun öne çıktığı bir karşılaşma oldu. Vermediği kırmızı kart, Bayern'in golünün ardından çaldığı penaltı, son dakikalarda Klose'nin attığı goldeki ofsaytı süzemeyen yardımcı hakem maçı bambaşka bir duruma sürükledi. Fiorentina da rövanş maçına kadar eksik oyuncularını hazırlamalı ve form tutmalı. Son dakikada yedikleri haksız gole rağmen 2-1 deplasmanda alınabilecek iyi skorlardan.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Turuncu Devrim: Hiddink Türkiye'de!

Federasyon teknik adam arayışlarına devam ederken medyamız olası adaylar arasına Trapattoni, Löw gibi teknik adamların yanında Hiddink'i de koymuştu. Bu isimlerden inandırıcı bulmadığım tek isimdi Hiddink. Çok değil Ancelotti öncesi Chelsea kalmasını istemiş fakat kabul etmemişti. Hiddink'in milli takımdan çok bir kulüp takımına gideceğini düşünsemde bugünkü gelen haber beni oldukça sevindirdi ve şaşırttı. Fatih Terim döneminde milli takımı kendi milli takımı olarak görmeyen bir kesim oluştu bildiğiniz gibi. Bu habere onlar daha fazla sevindi şüphesiz.

Hiddink 2 yıl opsiyonlu 4 yıllık sözleşmeye imza attı. Yardımcıları ise Oğuz Çetin, Hollandalı bir isim ve Engin İpekoğlu olacak. Sözleşme 1 Ağustos 2010 tarihinden itibaren geçerli olacak. Hiddink'in Rusya Federasyonu ile sözleşmesi de 30 Haziranda bitiyor. O ara dönemde de Dünya Kupası oynanacak bildiğiniz gibi. Hiddink Türkiye'de göreve başlamadan önce Fildişi Sahilleri'ni Dünya Kupasına götürür mü göreceğiz. Sözleşmenin süresine baktığımızda ise Euro 2012 elemeleri başarısızlıkla sonuçlanırsa ayrılık vakti görünüyor gibi. Böyle bir şey olmaz umarım.

Hiddink'in gelmesiyle artık Türk futbolunda birşeylerin değişeceğine dair umutlarım arttı diyebilirim. Milli takım futbolcusuna salt gaz değil taktik de verilecek böylece. Tıpkı Rijkaard'ın Galatasaray'a transferi gibi bakıyorum olaya ve Hiddink'e de gereken sabrı göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. Hiddink'in milli takımımıza oynatacağı futbolu da çok merak ediyorum. Bu yüzden Euro 2012 elemelerini iple çeker oldum şimdiden.

Fatih Terim döneminde milli takım kadrosu ne zaman açıklansa tartışmalar başlar, 'Şu futbolcu neden alınmadı?' 'Bu futbolcu ne yaptı da kadroya alındı?' şeklinde yorumlar gecikmezdi. Hiddink'in gelişiyle bunların yaşanmayacağını umut ediyorum. Yaptığı işler böyle davranmayı gerektiriyor çünkü. Yine de bir kısım insanlar Hiddink'in milli takım kadrosuna Galatasaray'dan alacağı milli futbolcuları Rijkaard faktörüne bağlayacaktır.

Dış basından gelen tepkilere baktığımda daha da mutlu olduğumu söyleyebilirim. Nijeryalı bir futbolsever haberin yorum bölümde Hiddink'e yalvarıyor 'Ne olur bizim hocamız ol' şeklinde. Avrupa ise şaşkınlık içinde.'Orada ne işi var?' türevi tepkiler veriyor. Artık rahatça bakabilirim Euro 2012 eleme grubumuza. Hiddink ile bu grup kolay hale gelecek ve özlediğimiz turnuva heyecanına kavuşacağız.Umarım...

Son olarak bir konuya değinmek istiyorum. Anlaşmanın resmi olarak duyurulmasına rağmen halen Türk hoca daha iyi olurdu diyen insanlar var. Allah akıl fikir versin onlara diyorum sadece.

*Fotoğraf Tff'den alınmıştır.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Euro 2016 ve Projelerimiz

Euro 2016 adayı 3 ülke bugün başvuru dosyalarını  Uefa'ya teslim etti. Teslim töreninde İtalya'nın verdiği dosya diğerlerine nazaran daha büyüktü. Galiba Fransa ve Türkiye'ye göre geride olduklarının farkındalar ve bunu tanıtım dosyasına asılarak gidermek istediler. Törende 28 Mayıs'ta ülkelerin sunum sıraları da kura ile belirlendi. Kuraya göre ilk sırada Türkiye, ikinci sırada İtalya ve son sırada Fransa sunumunu yapacak.

Törende aday ülkeler arasında kürsüye çıkan ilk isim Fransa Futbol Federasyonu başkanıydı. Konuşmasında Fransa'nın büyük turnuva konusunda tecrübeli olduğuna vurgu yaptı. İtalya ve Türkiye'nin ciddi rakip olduklarından bahsetti. İkinci konuşmacı ise İtalya Futbol Federasyonu başkanıydı. O da eğer turnuva İtalya'ya verilirse gelen ziyaretçilerin kendilerini evlerinde hissedecekleri garantisini verdi. En son kürsüye çıkan Mahmat Özgener ise Türkiye'nin bu düzeyde bir turnuvaya daha önce ev sahipliği yapmadığını söyledi. Türkiye'nin genç nüfusundan, iki kıtayı birleştiren bir bölgede yer aldığından ve turnuvanın Türkiye'ye verilmesi halinde Uefa için ciddi bir pazar alanı oluşacağından bahsetti. Mahmut Özgener de hükümetin verdiği 920 milyon avroluk teminat mektubuna vurgu yaptı. Diğer iki ülkenin federasyon başkanı kendi başlarına kürsüye çıkarken, Türkiye'nin bu işe daha fazla önem verdiği mesajını vermek için Özgener'in arkasında spor bakanı Faruk Özak, Nihat Kahveci, Bayan A Milli futbol takımı kaptanı Filiz Koç, Lütfi Arıboğan ve Orhan Gorbon yer aldı.

Artık bu günden itibaren ülkeler arasında lobi yarışı yaşanacak. Bana göre turnuvayı alacak ülkeler Fransa ve Türkiye arasından seçilecektir. İtalya'nın güvenlik, stad durumları ve devlet desteği konusunda yaşadığı problemler onları bu yarışta geri bırakıyor. Fransa Platini'ye, tecrübesine ve şehirlerine güveniyor. Bizim de daha önce böyle bir turnuvayı düzenlememiş olmamız bir avantaj. 920 milyon avroluk teminat da Uefa yönetim kurulunun kararını değiştirebilir.

Akşama doğru da euro2016adayiturkiye.com sitesinde projeler açıklandı. TT Arena, Kadir Has ve Olimpiyat Stadı'nın durumlarını biliyoruz az çok. Bu yüzden blogda daha çok proje halindeki statların görüntülerini vermek istedim. Şimdi sırayla bunlara göz atalım.

Yeni Ankara Stadı


Yeni Bursa Stadı


Yeni Antalya Stadı


Yeni Eskişehir Stadı


Yeni İzmir Stadı


Yeni Konya Stadı

 

Birbirinden ilginç stad tasarımları var görüldüğü gibi. Turnuvayı alamassak bu projeler rafa kaldırılır mı göreceğiz. Stadlar hakkında daha ayrıntılı bilgileri almak için euro2016adayiturkiye.com' u ziyeret edebilirsiniz.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Petronor Yerine Euskadi

Athletic Bilbao Bask'lıları temsil ettiğini her fırsatta gösteriyor. Bilbao önümüzdeki Anderlecth maçından itibaren Avrupa Ligi maçlarına  Petronor yerine Euskadi yazan formalarla çıkacak.Euskadi kelimesi Bask, Bask ülkesi anlamına geliyor. Bilbao Petronor reklamını kullanamayacak çünkü Uefa kendi organizasyonlarında takımların formalarında tek sponsor kullanmasını istiyor. Petronor da Athletic'e kıyak geçmiş ve izin vermiş bu uygulamaya. Bilbao bu tanıtımı bedavaya yapmayacak. Bask özerk yönetimi bu tanıtım karşılığı Bilbao'ya 120 bin avro ödeyecek. Üst tura çıkılması halinde maç başına 30 bin avro ödeme yapacak özerk yönetim.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Maç Raporu: Villarreal: 2 Athletic Bilbao: 1

Maç öncesi  puan durumuna baktığımızda karşılaşmanın Athletic ve Villarreal'in Avrupa Ligi yolunu etkileyecek önemde olduğu görülüyordu. Villarreal bu sezon El Madrigal'de kendisini favori gösterecek sonuçları alamasa da 33 puanla 7. sırada bulunan Athletic'le puan farkını azaltma şansı maça farklı bir motivasyonla çıkmalarına etken oldu doğal olarak.  Geçtiğimiz hafta Villarreal çok iyi oynadığı karşılaşmada fırsatları değerlendiremediği için Mallorca deplasmanından 1-0 yenik ayrıldı. Bilbao ise sonuncu Xerez'i San Mames'te zor geçen bir maç sonunda 3-2 yenerek olumsuz sinyaller vermişti.

Maça gelirsek, ilk yarıda erken gelen gol Villarreal'in yapmak istediğini gösterdi aslında. Fuster'in defansın arasına bıraktığı topu alan Capdevila güzel bir vuruşla topu ağlara gönderdi. Capdevila attığı golün dışında da oldukça etkiliydi ilk yarıda. Sol bekten çok sol açık gibi oynadı diyebiliriz. Onun bu performansı İraloa'nın ilk yarı boyunca bindirme yapamamasına neden oldu. Godin bu nedenle sol tarafı da rahat idare etti.

Athletic tarafına baktığımızda ise Caparros'un ileride tek santrafor olarak görev verdiği Llorente rakip savunmayla tek başına boğuştu. Llorente etkili olabileceği topları alamayınca zaman zaman orta sahaya kadar geldi top almak için. Athletic ilk yarı boyunca tıpkı Villarreal gibi sol kanadı kullandı. Atak girişimleri sonuçsuz kalsa da  Gabilondo'nun beklenmeyen bir anda çıkardığı süper şut maça eşitliği getirdi.

Maçın kırılma noktalarından biri de Nilmar'ın 45. dakikada gelen golüydü şüphesiz. 3 Athletic'li futbolcu arasından araya atılan topla kaleci Iraizoz'la karşı karşıya kalan Nilmar pozisyonu değerlendirdi ve üstünlük sayısını kaydetti. Bu gol sayesinde Villarreal ikinci yarıya daha kontrollü, skoru korumaya yönelik bir anlayışla çıktı.

İkinci yarıda ise Athletic sağ kanadı kullanmayı tercih etti. Capdevilla'nın etkili bindirmeleri üzerine o bölgeye Susaeta'yı da alan Caparros, sağ kanadı etkili kullanarak Capdevilla'nın çıkmasını da engellemek istemiş olabilir. Beraberlik golünün gelmemesi üzerine Muniain ve Toquero'yu da oyuna aldı Caparros. Bu değişikliklere rağmen Athletic bir türlü organize olarak gelemedi Villarreal kalesine. 88. dakikada Muniain kendi çabasıyla penaltı yaptırsa da Iraola penaltıyı kaçırdı. Penaltı golle sonuçlansa maç 2-2 bitecek ve olaylar çıkmayacaktı belkide.

Kaçan penaltı sonrası maç birden başka bir şekle büründü. Önce Javi Martinez ve Godin kırmızı kart gördü. Martinez sarı kartla cezalandırılabilirdi. Kırmızı kart ağır bir karar oldu bana göre. Godin ise yerde kıvranırken Martinez'e atmaya çalıştığı tekmeyle kırmızı kartı haketti. Godin soyunma odasına doğru giderken Caparros'a bir şeyler söylemiş olacak ki Caparros çıldırdı. Bunu üzerine hakem Caparros'u da attı. Bu sırada tribünler ile Athletic yedek kulübesi arasında da gerginlik yaşandı. 7 dakika verilen uzatma dakikalarında da Orbaiz Ruben'in saçını çekti ve Athletic'i sahada 9 kişi bıraktı.

Athletic Bilbao'nun istikrarsız performansı devam ediyor. Kalan 16 maçın 9'unu San Mames'te oynayağız. Caparros istikrarsız gidişi durduramaz, bu avantaj iyi değerlendirilmesse Avrupa Ligi zor bir hedef haline gelecek. Maç sonunda kaybedilen önemli bir 3 puanın yanında eksikler listesine kırmızı kart gören Javi Martinez ve Orbaiz de eklenmiş oldu. Önümüzdeki hafta San Mames'te oynanacak Tenerife maçı çok önemli hale geldi böylece. Sevilla deplasmanı öncesi Javi Martinez cezasını bitirecektir fakat Orbaiz ve Caparros'a verilecek cezayı kestirmek güç. Yeste'nin yokluğu takımın üretkenliğini etkiliyor büyük ölçüde. Umarım bir an önce döner takıma. Bu mağlubiyetin getirdiği moral bozukluğu da hemen atlatılmalı. Hafta içinde Anderlecth karşısında San Mames'te avantajlı bir skor yakalamak gerekiyor.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Rüya

Tanju'nun yönetimindeki milli takımımızın 2018 Dünya Kupası finalinde Fransa'ya 1-0 mağlup olduğu haberinin üzüntüsüyle başladım uykuya. Gördüğüm rüyayı tetikleyen unsur da bu oldu zannımca.

Uefa Euro 2028'in Türkiye'de yapılmasına karar veriyor ve aynı yıl devrim gibi bir karar alıyor. Karara göre Euro 2028 maçları sokakta oynanacak! Bende Türk milli takımının süper kadrosunda kendime yer bulmanın mutluluğunu yaşıyorum. Maç günü gelip çatıyor. İlk rakip İsviçre. Derken maç başlıyor ve ilerleyen dakikalarda bir taç kazanıyoruz. İbrahim Üzülmez kötü bir taç kullanıyor ve topu İsviçreli futbolcuya atıyor. Muhammet Demir ve Tayfun Korkut rakibe şok pres uygulayıp topu kapıyor. Hemen topu ileri uçtaki adamımıza, Veysel Cihan'a gönderiyor. Veysel topla müthiş ilerlerken bende çapraz koşularla rakip defansı allak bullak ediyorum. Veysel'in arkasında çift yönlü orta saha oyuncumuz Levent Kırca??? geliyor süpriz golcü olarak. O sırada Ersin Düzen'in sesini duyuyorum. Belediye mikrofonlarından sesleniyor izleyenlere. Maçı büyük bir heyecanla anlatıyor kendisi. Veysel rakip defans oyuncularına attığı birbirinden güzel çalımlardan sonra kaleciyle karşı karşıya kalıyor ve kaleciyi çalımlayıp büyük bir soğukkanlılıkla kaleye doğru ilerliyor. Bu sırada bende ceza sahası çizgisinde duruyorum ve gole sevinmeye hazırlanıyorum. Veysel inanılmaz birşey yapıyor, topu tam kale çizgisinde durduruyor ve bana atıyor jest yapıp. İsviçre kalecisi hala hamle yapmıyor. Top bana geliyor fakat hiçbir şey yapamıyorum. Ayaklarımı hissetmiyorum ve yere düşüyorum...

Tam bu sırada birden uyanıyorum ve bir kaç saniye rüyanın gerçek olup olmadığı konusunda ikilem yaşıyorum. Ardından büyük bir rahatlamayla uzanıp kalıyorum tekrar. Rüyayı bir de Hasan Şaş'a yorumlatmak lazım ne dersiniz?

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Seyrantepe'de Sorun Yok

Dün Danıştay'ın iptal kararı son dakika haberi olarak düştü. Eyvah yine mi sorun derken kulüpten yalanlama geldi hemen. Yapılan açıklamaya göre inşaatın durmasını gerektiren bir durum yok ortada. Işın Çelebi stadın 29 Ekim'e yetiştirileceğini söylüyor. Gerçekleşecek mi göreceğiz malum belli olmaz bizim işlerimize. Bu arada Riva arazisine yapılacak villalar için de ruhsat çıkmış Beykoz Belediyesi'nden. Gelir olarak 200 milyon dolardan bahsediliyor. Bu rakamlar projenin Galatasaray için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor adeta. Bütün bunlar kulübün borçlarının azalması ve transfer döneminde daha rahat hareket edebilmesi açısından oldukça önemli hamleler.


Fotoğrafı seyrantepesporkompleksi.com'dan. Resmi siteden verilen bilgiye göre yakın zamanda inşaat alanına canlı bağlantı gerçekleştirilecekmiş. İsteyenler inşaatın ilerleyişini canlı izleyebilecek böylece.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Galatasaray: 3 Antalyaspor: 2 | Kupa Yok Umut Var

Maçın bitiş düdüğünün hemen ardından üzgün, sinirli olsam da biraz sakinleşip düşününce takımın olumlu yanlarını gözlemleyebildim. Evet Türkiye Kupası artık Galatasaray için bitmiştir fakat Emre Çolak'ın vitrine çıktığı, Neill'in kendisini daha da geliştirdiği bir maç izledik. Bu kadar eksiğe rağmen takım 3 gol buldu, daha fazlasını da bulabilirdi. Keita gününde olsa, direkten dönen 2 top içeri düşse, Mustafa Sarp'ın kaçan vuruşlarından biri girse herşey daha farklı yazılacaktı elbette. Galatasaray adına maçın parlayan adamı Elano'ydu. Elano günden güne daha iyiye gidiyor. Verdiği paslar, aldığı penaltı ve attığı gol ilerisi için bizlerin daha da umutlanmasını sağlıyor. Giovanni Dos Santos için erkenden bir yargıda bulunmak istemiyorum doğrusu. Şu andaki performansını konuşacak olursak vasatın da altında bir görüntü sergiliyor. Aldığı topları kalabalık rakip defansı içinde çalım atmaya çalışırken kaybediyor ya da yan pas olarak kullanıyor. Rijkaard Emre Çolak'ın performansının ardından Gio yerine Emre'yi düşünebilir.

İlk yarıda sağ kulvardan neredeyse hiç etkili gelemedi Galatasaray. İkinci yarıda Uğur'un yaptığı 2 etkili ortanın dışında bir organizasyon göremedik. Bunda Keita'nın Sabri'yle olan uyumunun Uğur'la aynı oranda olmaması da bir etken. Sabri tam hazır olunca Rijkaard'dan formayı geri alacaktır. Yalnız bazı blogger arkadaşlar da söylemiş, tribünlerin bazı oyunculara karşı inanılmaz önyargısı var. En önde gelen isim de Sabri kuşkusuz. Uğur'un yaptığı pek çok hataya karşın tribünden ses gelmedi. Uğur'a da tepki gösterilsin demiyorum elbette yalnız Uğur'a verilen kredi Sabri'ye de verilmeli.

Artık önümüzde bir Atletico Madrid deplasmanı var. Takımın bu kadar eksikle Atletico'yu eleyeceğini düşünemiyorum doğrusu. Zaten mevcut durumda Avrupa Ligi yerine Lig'i esas hedef olarak almak gerekiyor. Gelecek sezona rahat hazırlanmak ve mali yönden rahatlamak için ligi şampiyon olarak bitirmek önemli. Rijkaard'ın da böyle düşündüğünü sanıyorum. Gelecek sezon yaşanan bu sıkıntılardan ders alınmalı. Hakan Balta'nın yokluğunda Caner, Baros'un yokluğunda Servet oynamamalı.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Cicinho Sao Paulo'da

Dünya Kupası Brezilya'lı futbolcuları memleketlerine döndürüyor bir bir. Robinho'dan sonra Cicinho'da ülkesine döndü. Sezon sonuna kadar Sao Paulo'ya kiralık olarak gitti Cicinho. Konfederasyon Kupası'nda yıldızını parlatmış Real Madrid'in yolunu tutmuştu. Real'de fazla forma şansı bulamayınca şansını Roma'da denemek istedi fakat bu sezon ancak 7 maçta görebildik onu sahalarda. Cicinho iyi sağ bektir, eski formuna geri döner umarım ülkesinde. Milli takımdaki mevkidaşları Maicon ve Daniel Alves'i geçmesi zor tabii.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Lazio'da Baskın Roma'da Keyif

Lazio geçtiğimiz pazar evinde Catania'ya 0-1 yenilince kendisini 18. sırada buldu. 3 puansız geçen üst üste 5. maç oldu böylece. Taraftar da bu kötü gidişe daha fazla dayanamadı ve tesislere baskın yaptı. Futbolcular taraftarın yoğun protestosu nedeniyle antrenmana çıkamamış. 3 taraftarın yaralandığı, 5 taraftarın da tutuklandığı yazıyor haberlerde. Açıkcası Lazio kadro kalitesi açısından bakarsak bu sıraları haketmiyor. Bu olayın ardından teknik adam Davide Ballardini gönderilmiş. Kalan 15 maçta Lazio'nun performansını artırması gerek. Fikstürlerine göz attım ve Roma, Napoli, Inter, Fiorentina gibi zorlu maçlar bekliyor Lazio'yu. Küme düşerlerse ortada Zarate, Kolarov gibi adamlar kalmaz. Ezeli rakipleri Roma'da ise tam tersi bir hava var. Fiorentina'nın baştan sona üstün olduğu maçta tek golle galip geldiler ve ikinciliği kaptılar. Taraftarlarıysa Roma'nın ikinciliğini ve Lazio'nun 18.liğini keyifle izliyor.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Financal Status: Insecure

Premier Lig'de en sevdiğim kulüplerden biri West Ham United. Alt yapısından çıkardıkları futbolcuları saymama bile gerek yok sanırım. Bu futbolcu fabrikası kulüp mali açıdan zor günler geçiriyor şu sıralar. Borç 110 milyon sterlin gibi dev boyutlara ulaşmış durumda. West Ham ligde de düşme tehlikesini çok yakından hissediyor. Sıralamada 21 puanla 18. sırada bulunuyorlar. Premier Lig'de bulunmak başlı başına bir gelir kaynağı malumunuz. Eğer ligden düşerlerse bu gelir kaynağından da mahrum kalacaklar ve toparlanmaları oldukça zor olacaktır. Kulübün sahibi O'Sullivan yaz döneminde yöneticiden futbolcusuna kadar herkesin maaşında indirime gidileceğini açıklamış. Çözüm üretilemesse geriye kulübün yabancı sermayenin eline geçmesi kalıyor ki taraftar buna pek sıcak bakmayacaktır.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Joseba Etxeberria




Kaptana saygılar...

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Nuevo de Bilbao


Okul yüzünden uzunca bir süre ayrı kaldım bloglara. Rahata kavuştuğum şu günlerde yeni bir blog açma kararı verdim. Blogun ismi ilginç gelebilir. Neden nuevo de bilbao? diyen olabilir. Çünkü Bilbao sempatiden daha çok anlam ifade ediyor benim için. Şimdilik bu kadar yeterli zaten zamanla paylaşacağız herşeyi.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS