Galatasaray: 1 Atletico: 2

Kendimi tura o kadar hazırlamışım ki ancak gelebiliyorum kendime. Spor haberlerine bile bakamıyorum hala. Evet özellikle ikinci yarı oynadığımız futbolla haketmiyoruz turu ancak hakemin veremediği penaltı ardından gelen anlamsız kırmızı kart ve veda edilen kupa... Bir an boşta olsam aklıma verilmeyen penaltı pozisyonu geliyor. Ne kadar sövsek,saysak anlamsız. Hakem çalsa düdüğü belki turu alacak, Caner'in kırmızı kartı olmayacaktı. Fakat futbol belkilerle oynanmıyor.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Euro 2012 Fikstürümüz

Öncelikle belirtelim çok iyi bir fikstüre sahip oldu milli takımımız. Fisktürün uzlaşmayla belirlenmesi de önemli. Genelde yapılan pazarlıklar sonuçsuz kalır ve kura yoluna giderdi ülkeler. Bu kez öyle olmadı.

İlk maçta Kazakistan deplasmanına gidiyor milli takım. Kazakistan'da iklimin sertleştiği aylarda oynamayacak olmamız avantajımıza oldu. İkinci maçta da Belçika'yı evimizde geçebilirsek çok iyi bir başlangıç yapmış olacağız. Belçika, Avusturya ve Almanya ile oynayacağımız maçların çok iyi dağıldığını görüyoruz fikstüre baktığımızda. Bu 3 takımla ard arda oynayacağımız maç bulunmuyor.  Almanya ile ilk maçımız Ekim ayında oynanacak. Milli takım yetkilileri bu seçimi yaparken biraz istatistiği biraz da Dünya Kupası'nı göz önüne almışlar. Ekim ayında oldukça iyi performans göstermişiz Almanya'ya karşı. Dünya Kupası'ndan yorgun dönen ve motivasyonu yeterli düzeyde olmayan bir Alman milli takımı yakalarsak iyi iş çıkarabiliriz deplasmanda. Bu kadar değerlendirmeden sonra fikstürümüzü de verelim.

03.09.2010 Kazakistan - Türkiye
07.09.2010 Türkiye - Belçika
08.10.2010 Almanya - Türkiye
12.10.2010 Azerbaycan - Türkiye
29.03.2011 Türkiye - Avusturya
03.06.2011 Belçika - Türkiye
02.09.2011 Türkiye - Kazakistan
06.09.2011 Avusturya - Türkiye
07.10.2011 Türkiye - Almanya
11.10.2011 Türkiye - Azerbaycan

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Athletic: 4 Tenerife: 1

Geçen haftasonu alınan kırmızı soslu Villarreal mağlubiyeti ve perşembe gecesi Anderlecht'e karşı alınan 1-1'lik beraberlik takımın üzerinde olumsuz bir hava oluşturdu. Tam da böyle bir ortamda bu kadar rahat ve güzel bir galibiyet gerekiyordu. Gelen bu 3 puanın yanına, lig sıralamasında Athletic'in bir basamak üzerindeki Mallorca'nın yenilgisi de eklenmesi işin bonusu oldu aynı zamanda.

Maç kadrosuna baktığımda Caparros'da mutlak 3 puan hedefiyle çıkmış maça. Toquero-Llorente ikilisine ilk 11'de görev vermesinden anlayabiliyoruz bunu. İlk yarıda henüz 14. dakikada Toquero'yu ceza sahasında düşüren Culebras kırmızı kartla oyun dışında kalınca maç erken koptu Athletic adına. 22. dakikada da  Toquero'nun golü Athletic'in iyice rahatlamasını sağladı. İkinci yarıya da etkili başladı Bilbao ve İraola ile farkı 3'e çıkardı 53. dakikada. Tenerife 60. dakika da Alfaro ile 3-1'e getirdi skoru fakat Gabilondo'nun 63. dakikada gelen güzel golüyle maç 4-1 sona erdi.

Bu skor Anderlecht maçı öncesi moral olarak takıma yansıyacaktır elbet fakat tur için gol bulmak gerekiyor Belçika'da. Anderlecht taraftarı Fenerbahçe eşleşmesi ve son San Mames olaylarından da tanıdığımız gibi sorun çıkaran boğucu atmosfer oluşturmaya çalışan profile sahip. Yine de Bilbao'nun deplasmanda gereken golleri bulup tur atlayacağına inanıyorum.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Beşiktaş: 1 Galatasaray: 1

Maçtan önceki atmosfer Galatasaray'ın avantajlı döndüğü Atletico deplasmanından sonra Beşiktaş karşısında kaybedebileceği ve Beşiktaş'ın liderlik iddasını sürdürmesi için karşılaşmadan galibiyetle ayrılması gerektiği şeklindeydi. Bu Galatasaray adına rahatlık verse de Beşiktaş açısından tam tersi bir durum söz konusuydu.

Atletico deplasmanında defans kurgusunu geride kuran Rijkaard, Beşiktaş deplasmanına da temkinli bir 11 çıkardı. Defans hattında yapılan değişiklik bana göre oldukça olumluydu. Servet'in yerine kadroya dahil olan Emre Güngör çok iyi bir performans gösterdi bu karşılaşmada. Eğer düzenli forma şansı bulursa defansa önemli katkılar yapacağını düşünüyorum. Neill ise bu gece sadece defansif görevlerini yapmadı. Bazen Hakan Balta'nın önünde rakibi karşıladı bazen de defansın bocaladığı anlarda topu ileriye taşıdı. Defans hattında sallanan tek isim Uğur'du. Özellikle ilk yarıda Beşiktaş ataklarının çoğu Uğur'un kanadından geldi. Nobre'nin direkten dönen kafası ve Hakan Balta'nın boş kaleye gidecek topu can siperane kornere yollaması Beşiktaş'ın skor avantajını eline geçirmesini engelledi. Galatasaray'ın İnönü'den puanla dönmesi için de ilk golü kendisinin bulması gerekiyordu. Takım savunmasını iyi yapan Beşiktaş eğer öne geçerse risk almayacak ve skoru korumaya yönelik oyun anlaşına bürünecekti.

Galatasaray'ın hücum gücünün en önemli ismi Arda bu durumun oluşmasını engelledi ve çabasıyla Sivok'a yaptığı pres sonucu kazandığı topu güzel bir vuruşla Beşiktaş ağlarına gönderdi. Sakatlanmasa belki maç daha farklı olabilirdi. Elano'dan da bahsetmeden geçmez olmaz elbette. Her maç üzerine koyarak ilerliyor Elano. Takımın önemli bir parçası haline gelmiş durumda. Maçta takıma yaptığı katkı da çok olumluydu. Defansa yardımı ve ileriye dönük oyunuyla oldukça iyiydi Elano. Kasığındaki zorlanma nedeniyle oyundan alınmış zannedersem. Umarım sakatlığı önemli değildir ve Atletico karşısında sahada görebiliriz onu.

Mustafa Sarp'ın oyuna dahil olmasının ardından gelen Beşiktaş golü Galatasaray'ın son dakikaları zor geçirmesine neden oldu. Topu ayağında tutup etkili paslarla takımı ileri çıkartabilecek oyuncuları oyundan çıkmıştı Galatasaray'ın. Takım sıkışınca topu Jo'ya şişirse de Beşiktaş defansının arasında tek başına kaldığı için pek başarılı olamadı oda. Keita'nın bu anlarda sahneye çıkmasını bekledim yanlız İbrahim Üzülmez'in yaptığı etkili savunma Keita'nın maç boyunca Beşiktaş savunmasını dağıtacak hamlelerine engel oldu. Yaşına rağmen güçlü fiziğe sahip Keita ile çok iyi mücadele etti Üzülmez.

Elano'nun müthiş ortasına Barış'ın etkili kafa vuraması, Nobre'nin önce direkten dönen topu, hemen ardından topu boş kaleye vurmasına Galatasaray defansının izin vermemesi ve Giovani'nin Jo'nun koşu yoluna atamadığı pas maçın kader anlarını oluşturdu diyebiliriz. Hakemler de maçın skoruna etki edecek hatalar yaptı. Keita'nın kırmızı kart görebileceği pozisyon, Mehmet Topal'ın düşürülmesine verilmeyen penaltı ve Barış'ın elle kontrolü nedeniyle verilmeyen ikinci sarı kartı olarak sıralayabiliriz bu kararları.

Gelecek 3 puan Galatasaray'ın haftayı büyük bir kazançla bitirmesini sağlayabilirdi. Yine de alınan bu 1 puan da rakibiyle arasındaki mesafenin kapanmasını engelledi.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Athletic Bilbao: 1 Anderlecht: 1


Maçı izleyemedim saat çakışması nedeniyle. Özeti izlediğim kadarıyla ilk yarı Anderlecht'in bariz üstünlüğü var. Maçın adamı Lukaku oldukça zorlamış Athletic defansını. Alınan skor Athletic'in işini oldukça zorlaştıracak rövanş maçında. Aslında bu karşılaşma futboldan daha çok çıkan olaylarla gündeme oturdu. Anderlecht taraftarları maç sonunda sahaya inip kargaşa yaratmışlar. Athletic tribünleri de boş durmamış tabi ki. Üst tribünden Anderlecht taraftarının üzerine doğru tuvalet ihtiyacını giderenler bile var. Fotoğrafta biri görünüyor zaten.
  

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Atletico: 1 Galatasaray: 1

Yazıyı bazı nedenlerden dolayı ancak bugün yazabildim. Derbi günü de olsa bu maçla ilgili bişey karalamadan geçmek istemiyorum.

Galatasaray iyi bir skorla döndü İstanbul'a öncelike bunu vurgulayalım. Maçta ise aslında tamda Galatasaray'ın istediği bir oyun vardı. Atletico taraftarı kendilerinden beklediğim performansın oldukça altındaydı. Bir grup taraftar dışında tabi. Bunda Barcelona maçınının da etkisi büyük elbette. Atletico'da ise Agüero ve Forlan ikilisi beklenen performansı sergileyemedi. Bu Galatasaray defansının etkili savunmasının en önemli getirilerinden biriydi. Burada Neill'e ayrı bir parantez açmak gerek. Neill vücudunu oldukça iyi kullanıyor ve defansif yetenekleriyle güven veriyor. Ara transfer döneminde gelen oyunculardan en iyi performansı veren o oldu şüphesiz. Caner'in yaptığı büyük hatalar olmasa daha avantajlı bir skorla bile dönebilirdik Calderon'dan. İlk yarı Keita'nın düşük performansı beni endişelendirmişti. Zaten kısıtlı olan hücum gücümüz Keita'nın yokluğuyla daha da daralacaktı. Caner'in yerine oyuna dahil olan Giovanni ise pek bir varlık gösteremedi bu maçta da. Giovanni bonservisi ile alınsaydı daha fazla endişeli olurdum fakat şu durumda kalmak Giovanni'nin elinde. Rijkaard ve yöneticileri ikna etmek istiyorsa gereken patlamayı kalan maçlarda gerçekleştirmesi gerekiyor.

İkinci yarı ise Keita'nın etkili oyunuyla daha iyi bir oyun ortaya koyduğumuzu söyleyebilirim rahatlıkla. Agüero kıpırdayıp birkaç kez kalemize gelse de vuruşları Franco'da kaldı. Kalede performasıyla büyük çıkış yapan ve Asenjo'yu kesen De Gea'nın performansı yine çok iyiydi. Onun sakatlanıp oyundan çıkması büyük bir avantajdı Galatasaray adına ve bu avantajı da  çok geçmeden kullandık. Eğer maç 1-0 bitseydi Ali Sami Yen'de risk almak zorunda kalacak ve kontra ataklardan Atletico'nun gol bulma şansı da artacaktı. Yine de tura garanti gözüyle bakmamak gerek. Rövanşta da Atletico'nun gol bulacağını düşünüyorum. Her şeye rağmen Galatasaray'ın bu turu geçeceğini düşünüyorum. İleriki turda Baros, Sabri ve Kewell'ın da dönmesiyle şansımız daha yüksek olacaktır.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Şampiyonlar Ligi 2. Tur

Lyon: 1 Real Madrid: 0





Milan: 2 Manchester United: 3





Porto: 2 Arsenal: 1





Bayern: 2 Fiorentina: 1




Saı günü oynanan karşılaşmalarda Lyon Real karşısında haklı bir galibiyet aldı. Real'de Xabi ve Marcelo'nun cezalı duruma düşmesi rövanşta sıkıntı çekmelerine neden olacaktır. Milan ise ilk yarı kaçırdığı gollerin kurbanı oldu. Manchester United bulduğu pozisyonları gol yapınca bir nevi turu alıp döndü İngiltere'ye.

Çarşamba günü ise maçlara hakemler damgasını vurdu. Porto-Arsenal maçında ise buna Fabianski'de eklendi. Önce gelen ortayı içeri aldı ardından Porto'ya bir geri pas kazandırdı. Porto'lular uyanık davranıp Hansson'dan topu hemen aldı ve atışı kullandı. Hansson'da golü verince Wenger çıldırdı adeta. Arsenal eksiklerine ve yaptığı inanılmaz hatalara rağmen rövanş için fena olmayan bir skorla döndü Londra'ya. Sol Campbell'ın da Notts'dan gelip Şampiyonlar Ligi'nde gol atması oldukça ilginç oldu.

Bayern-Fiorentina maçı ise tamamen Ovrebo'nun öne çıktığı bir karşılaşma oldu. Vermediği kırmızı kart, Bayern'in golünün ardından çaldığı penaltı, son dakikalarda Klose'nin attığı goldeki ofsaytı süzemeyen yardımcı hakem maçı bambaşka bir duruma sürükledi. Fiorentina da rövanş maçına kadar eksik oyuncularını hazırlamalı ve form tutmalı. Son dakikada yedikleri haksız gole rağmen 2-1 deplasmanda alınabilecek iyi skorlardan.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Turuncu Devrim: Hiddink Türkiye'de!

Federasyon teknik adam arayışlarına devam ederken medyamız olası adaylar arasına Trapattoni, Löw gibi teknik adamların yanında Hiddink'i de koymuştu. Bu isimlerden inandırıcı bulmadığım tek isimdi Hiddink. Çok değil Ancelotti öncesi Chelsea kalmasını istemiş fakat kabul etmemişti. Hiddink'in milli takımdan çok bir kulüp takımına gideceğini düşünsemde bugünkü gelen haber beni oldukça sevindirdi ve şaşırttı. Fatih Terim döneminde milli takımı kendi milli takımı olarak görmeyen bir kesim oluştu bildiğiniz gibi. Bu habere onlar daha fazla sevindi şüphesiz.

Hiddink 2 yıl opsiyonlu 4 yıllık sözleşmeye imza attı. Yardımcıları ise Oğuz Çetin, Hollandalı bir isim ve Engin İpekoğlu olacak. Sözleşme 1 Ağustos 2010 tarihinden itibaren geçerli olacak. Hiddink'in Rusya Federasyonu ile sözleşmesi de 30 Haziranda bitiyor. O ara dönemde de Dünya Kupası oynanacak bildiğiniz gibi. Hiddink Türkiye'de göreve başlamadan önce Fildişi Sahilleri'ni Dünya Kupasına götürür mü göreceğiz. Sözleşmenin süresine baktığımızda ise Euro 2012 elemeleri başarısızlıkla sonuçlanırsa ayrılık vakti görünüyor gibi. Böyle bir şey olmaz umarım.

Hiddink'in gelmesiyle artık Türk futbolunda birşeylerin değişeceğine dair umutlarım arttı diyebilirim. Milli takım futbolcusuna salt gaz değil taktik de verilecek böylece. Tıpkı Rijkaard'ın Galatasaray'a transferi gibi bakıyorum olaya ve Hiddink'e de gereken sabrı göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. Hiddink'in milli takımımıza oynatacağı futbolu da çok merak ediyorum. Bu yüzden Euro 2012 elemelerini iple çeker oldum şimdiden.

Fatih Terim döneminde milli takım kadrosu ne zaman açıklansa tartışmalar başlar, 'Şu futbolcu neden alınmadı?' 'Bu futbolcu ne yaptı da kadroya alındı?' şeklinde yorumlar gecikmezdi. Hiddink'in gelişiyle bunların yaşanmayacağını umut ediyorum. Yaptığı işler böyle davranmayı gerektiriyor çünkü. Yine de bir kısım insanlar Hiddink'in milli takım kadrosuna Galatasaray'dan alacağı milli futbolcuları Rijkaard faktörüne bağlayacaktır.

Dış basından gelen tepkilere baktığımda daha da mutlu olduğumu söyleyebilirim. Nijeryalı bir futbolsever haberin yorum bölümde Hiddink'e yalvarıyor 'Ne olur bizim hocamız ol' şeklinde. Avrupa ise şaşkınlık içinde.'Orada ne işi var?' türevi tepkiler veriyor. Artık rahatça bakabilirim Euro 2012 eleme grubumuza. Hiddink ile bu grup kolay hale gelecek ve özlediğimiz turnuva heyecanına kavuşacağız.Umarım...

Son olarak bir konuya değinmek istiyorum. Anlaşmanın resmi olarak duyurulmasına rağmen halen Türk hoca daha iyi olurdu diyen insanlar var. Allah akıl fikir versin onlara diyorum sadece.

*Fotoğraf Tff'den alınmıştır.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Euro 2016 ve Projelerimiz

Euro 2016 adayı 3 ülke bugün başvuru dosyalarını  Uefa'ya teslim etti. Teslim töreninde İtalya'nın verdiği dosya diğerlerine nazaran daha büyüktü. Galiba Fransa ve Türkiye'ye göre geride olduklarının farkındalar ve bunu tanıtım dosyasına asılarak gidermek istediler. Törende 28 Mayıs'ta ülkelerin sunum sıraları da kura ile belirlendi. Kuraya göre ilk sırada Türkiye, ikinci sırada İtalya ve son sırada Fransa sunumunu yapacak.

Törende aday ülkeler arasında kürsüye çıkan ilk isim Fransa Futbol Federasyonu başkanıydı. Konuşmasında Fransa'nın büyük turnuva konusunda tecrübeli olduğuna vurgu yaptı. İtalya ve Türkiye'nin ciddi rakip olduklarından bahsetti. İkinci konuşmacı ise İtalya Futbol Federasyonu başkanıydı. O da eğer turnuva İtalya'ya verilirse gelen ziyaretçilerin kendilerini evlerinde hissedecekleri garantisini verdi. En son kürsüye çıkan Mahmat Özgener ise Türkiye'nin bu düzeyde bir turnuvaya daha önce ev sahipliği yapmadığını söyledi. Türkiye'nin genç nüfusundan, iki kıtayı birleştiren bir bölgede yer aldığından ve turnuvanın Türkiye'ye verilmesi halinde Uefa için ciddi bir pazar alanı oluşacağından bahsetti. Mahmut Özgener de hükümetin verdiği 920 milyon avroluk teminat mektubuna vurgu yaptı. Diğer iki ülkenin federasyon başkanı kendi başlarına kürsüye çıkarken, Türkiye'nin bu işe daha fazla önem verdiği mesajını vermek için Özgener'in arkasında spor bakanı Faruk Özak, Nihat Kahveci, Bayan A Milli futbol takımı kaptanı Filiz Koç, Lütfi Arıboğan ve Orhan Gorbon yer aldı.

Artık bu günden itibaren ülkeler arasında lobi yarışı yaşanacak. Bana göre turnuvayı alacak ülkeler Fransa ve Türkiye arasından seçilecektir. İtalya'nın güvenlik, stad durumları ve devlet desteği konusunda yaşadığı problemler onları bu yarışta geri bırakıyor. Fransa Platini'ye, tecrübesine ve şehirlerine güveniyor. Bizim de daha önce böyle bir turnuvayı düzenlememiş olmamız bir avantaj. 920 milyon avroluk teminat da Uefa yönetim kurulunun kararını değiştirebilir.

Akşama doğru da euro2016adayiturkiye.com sitesinde projeler açıklandı. TT Arena, Kadir Has ve Olimpiyat Stadı'nın durumlarını biliyoruz az çok. Bu yüzden blogda daha çok proje halindeki statların görüntülerini vermek istedim. Şimdi sırayla bunlara göz atalım.

Yeni Ankara Stadı


Yeni Bursa Stadı


Yeni Antalya Stadı


Yeni Eskişehir Stadı


Yeni İzmir Stadı


Yeni Konya Stadı

 

Birbirinden ilginç stad tasarımları var görüldüğü gibi. Turnuvayı alamassak bu projeler rafa kaldırılır mı göreceğiz. Stadlar hakkında daha ayrıntılı bilgileri almak için euro2016adayiturkiye.com' u ziyeret edebilirsiniz.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Petronor Yerine Euskadi

Athletic Bilbao Bask'lıları temsil ettiğini her fırsatta gösteriyor. Bilbao önümüzdeki Anderlecth maçından itibaren Avrupa Ligi maçlarına  Petronor yerine Euskadi yazan formalarla çıkacak.Euskadi kelimesi Bask, Bask ülkesi anlamına geliyor. Bilbao Petronor reklamını kullanamayacak çünkü Uefa kendi organizasyonlarında takımların formalarında tek sponsor kullanmasını istiyor. Petronor da Athletic'e kıyak geçmiş ve izin vermiş bu uygulamaya. Bilbao bu tanıtımı bedavaya yapmayacak. Bask özerk yönetimi bu tanıtım karşılığı Bilbao'ya 120 bin avro ödeyecek. Üst tura çıkılması halinde maç başına 30 bin avro ödeme yapacak özerk yönetim.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Maç Raporu: Villarreal: 2 Athletic Bilbao: 1

Maç öncesi  puan durumuna baktığımızda karşılaşmanın Athletic ve Villarreal'in Avrupa Ligi yolunu etkileyecek önemde olduğu görülüyordu. Villarreal bu sezon El Madrigal'de kendisini favori gösterecek sonuçları alamasa da 33 puanla 7. sırada bulunan Athletic'le puan farkını azaltma şansı maça farklı bir motivasyonla çıkmalarına etken oldu doğal olarak.  Geçtiğimiz hafta Villarreal çok iyi oynadığı karşılaşmada fırsatları değerlendiremediği için Mallorca deplasmanından 1-0 yenik ayrıldı. Bilbao ise sonuncu Xerez'i San Mames'te zor geçen bir maç sonunda 3-2 yenerek olumsuz sinyaller vermişti.

Maça gelirsek, ilk yarıda erken gelen gol Villarreal'in yapmak istediğini gösterdi aslında. Fuster'in defansın arasına bıraktığı topu alan Capdevila güzel bir vuruşla topu ağlara gönderdi. Capdevila attığı golün dışında da oldukça etkiliydi ilk yarıda. Sol bekten çok sol açık gibi oynadı diyebiliriz. Onun bu performansı İraloa'nın ilk yarı boyunca bindirme yapamamasına neden oldu. Godin bu nedenle sol tarafı da rahat idare etti.

Athletic tarafına baktığımızda ise Caparros'un ileride tek santrafor olarak görev verdiği Llorente rakip savunmayla tek başına boğuştu. Llorente etkili olabileceği topları alamayınca zaman zaman orta sahaya kadar geldi top almak için. Athletic ilk yarı boyunca tıpkı Villarreal gibi sol kanadı kullandı. Atak girişimleri sonuçsuz kalsa da  Gabilondo'nun beklenmeyen bir anda çıkardığı süper şut maça eşitliği getirdi.

Maçın kırılma noktalarından biri de Nilmar'ın 45. dakikada gelen golüydü şüphesiz. 3 Athletic'li futbolcu arasından araya atılan topla kaleci Iraizoz'la karşı karşıya kalan Nilmar pozisyonu değerlendirdi ve üstünlük sayısını kaydetti. Bu gol sayesinde Villarreal ikinci yarıya daha kontrollü, skoru korumaya yönelik bir anlayışla çıktı.

İkinci yarıda ise Athletic sağ kanadı kullanmayı tercih etti. Capdevilla'nın etkili bindirmeleri üzerine o bölgeye Susaeta'yı da alan Caparros, sağ kanadı etkili kullanarak Capdevilla'nın çıkmasını da engellemek istemiş olabilir. Beraberlik golünün gelmemesi üzerine Muniain ve Toquero'yu da oyuna aldı Caparros. Bu değişikliklere rağmen Athletic bir türlü organize olarak gelemedi Villarreal kalesine. 88. dakikada Muniain kendi çabasıyla penaltı yaptırsa da Iraola penaltıyı kaçırdı. Penaltı golle sonuçlansa maç 2-2 bitecek ve olaylar çıkmayacaktı belkide.

Kaçan penaltı sonrası maç birden başka bir şekle büründü. Önce Javi Martinez ve Godin kırmızı kart gördü. Martinez sarı kartla cezalandırılabilirdi. Kırmızı kart ağır bir karar oldu bana göre. Godin ise yerde kıvranırken Martinez'e atmaya çalıştığı tekmeyle kırmızı kartı haketti. Godin soyunma odasına doğru giderken Caparros'a bir şeyler söylemiş olacak ki Caparros çıldırdı. Bunu üzerine hakem Caparros'u da attı. Bu sırada tribünler ile Athletic yedek kulübesi arasında da gerginlik yaşandı. 7 dakika verilen uzatma dakikalarında da Orbaiz Ruben'in saçını çekti ve Athletic'i sahada 9 kişi bıraktı.

Athletic Bilbao'nun istikrarsız performansı devam ediyor. Kalan 16 maçın 9'unu San Mames'te oynayağız. Caparros istikrarsız gidişi durduramaz, bu avantaj iyi değerlendirilmesse Avrupa Ligi zor bir hedef haline gelecek. Maç sonunda kaybedilen önemli bir 3 puanın yanında eksikler listesine kırmızı kart gören Javi Martinez ve Orbaiz de eklenmiş oldu. Önümüzdeki hafta San Mames'te oynanacak Tenerife maçı çok önemli hale geldi böylece. Sevilla deplasmanı öncesi Javi Martinez cezasını bitirecektir fakat Orbaiz ve Caparros'a verilecek cezayı kestirmek güç. Yeste'nin yokluğu takımın üretkenliğini etkiliyor büyük ölçüde. Umarım bir an önce döner takıma. Bu mağlubiyetin getirdiği moral bozukluğu da hemen atlatılmalı. Hafta içinde Anderlecth karşısında San Mames'te avantajlı bir skor yakalamak gerekiyor.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Rüya

Tanju'nun yönetimindeki milli takımımızın 2018 Dünya Kupası finalinde Fransa'ya 1-0 mağlup olduğu haberinin üzüntüsüyle başladım uykuya. Gördüğüm rüyayı tetikleyen unsur da bu oldu zannımca.

Uefa Euro 2028'in Türkiye'de yapılmasına karar veriyor ve aynı yıl devrim gibi bir karar alıyor. Karara göre Euro 2028 maçları sokakta oynanacak! Bende Türk milli takımının süper kadrosunda kendime yer bulmanın mutluluğunu yaşıyorum. Maç günü gelip çatıyor. İlk rakip İsviçre. Derken maç başlıyor ve ilerleyen dakikalarda bir taç kazanıyoruz. İbrahim Üzülmez kötü bir taç kullanıyor ve topu İsviçreli futbolcuya atıyor. Muhammet Demir ve Tayfun Korkut rakibe şok pres uygulayıp topu kapıyor. Hemen topu ileri uçtaki adamımıza, Veysel Cihan'a gönderiyor. Veysel topla müthiş ilerlerken bende çapraz koşularla rakip defansı allak bullak ediyorum. Veysel'in arkasında çift yönlü orta saha oyuncumuz Levent Kırca??? geliyor süpriz golcü olarak. O sırada Ersin Düzen'in sesini duyuyorum. Belediye mikrofonlarından sesleniyor izleyenlere. Maçı büyük bir heyecanla anlatıyor kendisi. Veysel rakip defans oyuncularına attığı birbirinden güzel çalımlardan sonra kaleciyle karşı karşıya kalıyor ve kaleciyi çalımlayıp büyük bir soğukkanlılıkla kaleye doğru ilerliyor. Bu sırada bende ceza sahası çizgisinde duruyorum ve gole sevinmeye hazırlanıyorum. Veysel inanılmaz birşey yapıyor, topu tam kale çizgisinde durduruyor ve bana atıyor jest yapıp. İsviçre kalecisi hala hamle yapmıyor. Top bana geliyor fakat hiçbir şey yapamıyorum. Ayaklarımı hissetmiyorum ve yere düşüyorum...

Tam bu sırada birden uyanıyorum ve bir kaç saniye rüyanın gerçek olup olmadığı konusunda ikilem yaşıyorum. Ardından büyük bir rahatlamayla uzanıp kalıyorum tekrar. Rüyayı bir de Hasan Şaş'a yorumlatmak lazım ne dersiniz?

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Seyrantepe'de Sorun Yok

Dün Danıştay'ın iptal kararı son dakika haberi olarak düştü. Eyvah yine mi sorun derken kulüpten yalanlama geldi hemen. Yapılan açıklamaya göre inşaatın durmasını gerektiren bir durum yok ortada. Işın Çelebi stadın 29 Ekim'e yetiştirileceğini söylüyor. Gerçekleşecek mi göreceğiz malum belli olmaz bizim işlerimize. Bu arada Riva arazisine yapılacak villalar için de ruhsat çıkmış Beykoz Belediyesi'nden. Gelir olarak 200 milyon dolardan bahsediliyor. Bu rakamlar projenin Galatasaray için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor adeta. Bütün bunlar kulübün borçlarının azalması ve transfer döneminde daha rahat hareket edebilmesi açısından oldukça önemli hamleler.


Fotoğrafı seyrantepesporkompleksi.com'dan. Resmi siteden verilen bilgiye göre yakın zamanda inşaat alanına canlı bağlantı gerçekleştirilecekmiş. İsteyenler inşaatın ilerleyişini canlı izleyebilecek böylece.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Galatasaray: 3 Antalyaspor: 2 | Kupa Yok Umut Var

Maçın bitiş düdüğünün hemen ardından üzgün, sinirli olsam da biraz sakinleşip düşününce takımın olumlu yanlarını gözlemleyebildim. Evet Türkiye Kupası artık Galatasaray için bitmiştir fakat Emre Çolak'ın vitrine çıktığı, Neill'in kendisini daha da geliştirdiği bir maç izledik. Bu kadar eksiğe rağmen takım 3 gol buldu, daha fazlasını da bulabilirdi. Keita gününde olsa, direkten dönen 2 top içeri düşse, Mustafa Sarp'ın kaçan vuruşlarından biri girse herşey daha farklı yazılacaktı elbette. Galatasaray adına maçın parlayan adamı Elano'ydu. Elano günden güne daha iyiye gidiyor. Verdiği paslar, aldığı penaltı ve attığı gol ilerisi için bizlerin daha da umutlanmasını sağlıyor. Giovanni Dos Santos için erkenden bir yargıda bulunmak istemiyorum doğrusu. Şu andaki performansını konuşacak olursak vasatın da altında bir görüntü sergiliyor. Aldığı topları kalabalık rakip defansı içinde çalım atmaya çalışırken kaybediyor ya da yan pas olarak kullanıyor. Rijkaard Emre Çolak'ın performansının ardından Gio yerine Emre'yi düşünebilir.

İlk yarıda sağ kulvardan neredeyse hiç etkili gelemedi Galatasaray. İkinci yarıda Uğur'un yaptığı 2 etkili ortanın dışında bir organizasyon göremedik. Bunda Keita'nın Sabri'yle olan uyumunun Uğur'la aynı oranda olmaması da bir etken. Sabri tam hazır olunca Rijkaard'dan formayı geri alacaktır. Yalnız bazı blogger arkadaşlar da söylemiş, tribünlerin bazı oyunculara karşı inanılmaz önyargısı var. En önde gelen isim de Sabri kuşkusuz. Uğur'un yaptığı pek çok hataya karşın tribünden ses gelmedi. Uğur'a da tepki gösterilsin demiyorum elbette yalnız Uğur'a verilen kredi Sabri'ye de verilmeli.

Artık önümüzde bir Atletico Madrid deplasmanı var. Takımın bu kadar eksikle Atletico'yu eleyeceğini düşünemiyorum doğrusu. Zaten mevcut durumda Avrupa Ligi yerine Lig'i esas hedef olarak almak gerekiyor. Gelecek sezona rahat hazırlanmak ve mali yönden rahatlamak için ligi şampiyon olarak bitirmek önemli. Rijkaard'ın da böyle düşündüğünü sanıyorum. Gelecek sezon yaşanan bu sıkıntılardan ders alınmalı. Hakan Balta'nın yokluğunda Caner, Baros'un yokluğunda Servet oynamamalı.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Cicinho Sao Paulo'da

Dünya Kupası Brezilya'lı futbolcuları memleketlerine döndürüyor bir bir. Robinho'dan sonra Cicinho'da ülkesine döndü. Sezon sonuna kadar Sao Paulo'ya kiralık olarak gitti Cicinho. Konfederasyon Kupası'nda yıldızını parlatmış Real Madrid'in yolunu tutmuştu. Real'de fazla forma şansı bulamayınca şansını Roma'da denemek istedi fakat bu sezon ancak 7 maçta görebildik onu sahalarda. Cicinho iyi sağ bektir, eski formuna geri döner umarım ülkesinde. Milli takımdaki mevkidaşları Maicon ve Daniel Alves'i geçmesi zor tabii.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Lazio'da Baskın Roma'da Keyif

Lazio geçtiğimiz pazar evinde Catania'ya 0-1 yenilince kendisini 18. sırada buldu. 3 puansız geçen üst üste 5. maç oldu böylece. Taraftar da bu kötü gidişe daha fazla dayanamadı ve tesislere baskın yaptı. Futbolcular taraftarın yoğun protestosu nedeniyle antrenmana çıkamamış. 3 taraftarın yaralandığı, 5 taraftarın da tutuklandığı yazıyor haberlerde. Açıkcası Lazio kadro kalitesi açısından bakarsak bu sıraları haketmiyor. Bu olayın ardından teknik adam Davide Ballardini gönderilmiş. Kalan 15 maçta Lazio'nun performansını artırması gerek. Fikstürlerine göz attım ve Roma, Napoli, Inter, Fiorentina gibi zorlu maçlar bekliyor Lazio'yu. Küme düşerlerse ortada Zarate, Kolarov gibi adamlar kalmaz. Ezeli rakipleri Roma'da ise tam tersi bir hava var. Fiorentina'nın baştan sona üstün olduğu maçta tek golle galip geldiler ve ikinciliği kaptılar. Taraftarlarıysa Roma'nın ikinciliğini ve Lazio'nun 18.liğini keyifle izliyor.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Financal Status: Insecure

Premier Lig'de en sevdiğim kulüplerden biri West Ham United. Alt yapısından çıkardıkları futbolcuları saymama bile gerek yok sanırım. Bu futbolcu fabrikası kulüp mali açıdan zor günler geçiriyor şu sıralar. Borç 110 milyon sterlin gibi dev boyutlara ulaşmış durumda. West Ham ligde de düşme tehlikesini çok yakından hissediyor. Sıralamada 21 puanla 18. sırada bulunuyorlar. Premier Lig'de bulunmak başlı başına bir gelir kaynağı malumunuz. Eğer ligden düşerlerse bu gelir kaynağından da mahrum kalacaklar ve toparlanmaları oldukça zor olacaktır. Kulübün sahibi O'Sullivan yaz döneminde yöneticiden futbolcusuna kadar herkesin maaşında indirime gidileceğini açıklamış. Çözüm üretilemesse geriye kulübün yabancı sermayenin eline geçmesi kalıyor ki taraftar buna pek sıcak bakmayacaktır.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Joseba Etxeberria




Kaptana saygılar...

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Nuevo de Bilbao


Okul yüzünden uzunca bir süre ayrı kaldım bloglara. Rahata kavuştuğum şu günlerde yeni bir blog açma kararı verdim. Blogun ismi ilginç gelebilir. Neden nuevo de bilbao? diyen olabilir. Çünkü Bilbao sempatiden daha çok anlam ifade ediyor benim için. Şimdilik bu kadar yeterli zaten zamanla paylaşacağız herşeyi.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS